Bütün kalbimle tanımayı arzuladığım o dünya, sanki ben ciddiye alınacak yaşa gelmeden evvel, aniden düşüp ölebilecek hasta ve yaşlı adamlardan ibaret.
Gözümün önüne çocukluğumdan bir hayalet geliyor: istikrarlı bir vasıflı işçi. Hoşuma gitmeyen vasıflı işçi değil, geleceğin bütün parlak hayallerinin önüne geçen "istikrarlı" kelimesi.
Beni sadece beden gücüm için her gün
belirli bir müddet ve belirli bir ücret karşılığında satın aldıkları bir kişi olarak algılayan yabancılar arasındaydım. Geriye
kalan kısmım neyse, umurlarında değildi.