adımı unuttum, defterlerimi yaktım
şimdi kuyuda, zindanda ve odanda olmadığım kadar tutsağım
bir susuzluğumu yazamam şimdi bir de çilemi
bir kalp kuyuya düşerse kalp daralmaz kuyu daralır
haydi, düştüğün kuyularda kaybet beni
Züleyha oturduğu yerden doğruldu usulca. Dedi, siz ellerinizi doğradınız, ben yüreğimi doğradım. Bir kez görüdünüz siz, ben yıllardır bu güzellikle sınanmaktayım.
Züleyha sabrının Rab'den olduğunu bilmeden sabretti. Tahammülün de ondan geldiğini bilmedi. Züleyha henüz bir kadının bir erkeğe bağlanalabileceği o en gizemli ama en düz ve sığ sarmaşıkla dolandığından Yusuf'un dallarına; aşkın bir ihsan yolunun acılı başlangıcı olduğunu bilemedi ve ona sahip çıkamadı.
Züleyha ki Yusuf'u sevdi. İbtida, neyi ve kimi sevdiğini bilmedi. Sonra aşkın kaynağını bildi, Yusuf'u değil, Yusuf'ta tecellâ eden nuru sevdiğini fark etti. Yusuf da, ki rüyasında güneş, ay ve on bir yıldız ona secde etmişti, bir kuyuya atılmış ve kendisine zindanda rüya yorumu verilmişti, önce aşkın kaynağını bildi sonra nurun Züleyha sûretinde tecellâ ettiğini fark etti. Biri sûretten nura yükselirken diğeri nurun sûrette tecellâ ettiğini idrak etti.