Sınırları tanıyan, benimseyen, bu sınırlara uyum gösteren hiçbir insan, karşı çıkmanın sonundaki bireysel bağımsızlığa erişemeyecek. Hem karşı çıkıp, hem de sınırlarda yaşayan insan, yaşamı boyunca çıkmazından sıyrılamayacak.
Bir insanın dini görüşünü bildiğin zaman, onun biraz daha aydınlanmak istediğinde ne tür dini kitaplara başvurduğunu, yanlışlıkla istediğinden daha fazla bir aydınlanma yaşamasın diye ne tür kitaplardan kaçındığını bilirsin.
-Tanrı’nın özünde dürüst olan bir insan yaratabileceğine inanmıyor musun?
-Evet, Tanrı’nın bunu yapabileceğini biliyorum. Aynı zamanda bir tane bile yaratmadığını da biliyorum.
Dün sabah sana küfürlü bir sayfa karaladım, zarfladım, pulladım. Sonra kıyamadım postaya vermeğe, kendimden utandım. Yırttım attım. Beni affeder misin?
Sağ kalırsam, görecek günler var Leyla. Asıl yaşanmağa değer, ağrısız, riyasız, harikulade günler. “Ağrısız” dedim, bu benim kendim için bir hayli güç ama ne ziyanı var? Bir benim ağrımın ne önemi olabilir ki.
Bu bok soyu alışkanlıklar, töreler, günah sevap ve ayıplar köleliği olmasa... Bütün tedirginliğimiz bundan. Bundan yüzünü hayalledikçe ağzımın acılaşması. Şiirimdeki korkunç çırpınış, doymazlığım ve ölesiye beni terk etmeyecek hiçlik...
“Sus, kimseler duymasın,
Duymasın, ölürüm ha.
Aymışam yarı gece,
Seni bulmuşam sonra.
Seni kaburgamın altın parçası.
Seni dişlerinde elma kokusu.
Bir daha hangi ana doğurur bizi?”