Aynı yolun yolcusu değilsek eğer, birbirimizden ileride veya geride olamayız.
Yolumuz veya yönümüz aynı değilse, ileride-geride kıyasla- ması yapılamayacağı için, ilerici veya gerici de olamayız.
Olsa olsa ayrı yolların yolcusu, ayrı dünyaların insanı oluruz, birbirimize uzak veya yakın düşeriz.
Aramızdaki uzaklığın veya yakınlığın nedeni budur.
Yolu ve yöntemi hesaba katmadan, hayali bir düzlemde, sadece kulağa mantıklı gelen kıyaslamalarda bulunmak, ileri-geri konuşmak, entelektüel yolsuzluktur.
Çiftçi yağmur yağarken, tüccar isleri iyi giderken mutlu olduğu gibi, ben de kitap bahsi açılınca işleri iyi bayram ediyorum. Çünkü kitap medeniyetinin dün olduğu gibi yarın da hükmünü sürdüreceğine inanıyorum. Hemen itiraf edeyim ki, bugün içinde bulunduğumuz perişanlığın yegâne sebebi, kitaba sırt çevirmemizdir. "Yaratan Rabbin'in adıyla oku!" emrine muhatap olan Peygamberler Peygamberinin ümmeti -üzülerek söyleyelim ki- bugün kitapla olan irtibatını tamamen kesmiştir. Oysa İslam medeniyetinin asıl unsuru kitap ve kütüphanedir. Dün, Osmanlı hükümdarları sefere çıkarken bile sandık sandık kitabı develerin sırtında gaza meydanlarına götürüyordu. Ve bütün icraatlarını kitaba uygun gerçekleştiriyorlardı. Bugün ise kütüphane, ziyaretçisi olmayan mabed durumuna düşmüştür.
Kitap tutkusu, sigara tiryakiliğinden daha şiddetli bir iptiladır. Böyle bir hastalığa müptela olanların ilk koşacakları şifa yurtları yayınevleri, kütüphaneler ve sahaflardır. Özellikle sahaflar kitapla ilgili olağanüstü maceraların, ilginç gelişmelerin cereyan ettiği mahfiller olması bakımından son derece önemlidir. Sahaflarda kitaplar ve kitap delileri hakkında yapılan sohbetlerin, kulislerin, hivayetlerin, hatta dedikoduların tadına doyum olmaz. Bir yandan tozlu rafları karıştıran kitap kurdu, diğer taraftan tam bir kitap mütehassısı olan sahafın verdiği bilgileri can kulağıyla dinler kitapların beder ömrünün en mesut dakikalarını o sırada yaşar.