Pınar oğuzalp

224 syf.
·
Not rated
Kalp atışı imiş...
Yeni bir furya başlamış, özellikle Watpadd'de yazanlar arasında. Belki bu inceleme yazım kaldırılacak belki hesabım kapatılacak ama ben yazacağım. Bu kitabı okuduğuma bin pişmanım. Emine Tavuz, öyle bir hayal (!) dünyası ile bizi muhattap ediyor ki Stockholm sendromuna sürükleniyorsunuz. Tecavüzcünüze aşık olacak kadar, size şiddet uygulayan birine 15, 16 yaşlarında Kahraman ilan ettirecek kadar ! Ya siz bunları nasıl yazıyorsunuz? Bir bayan olarak fikriniz, hayal dünyanız bunları kaleme nasıl alıyor? Dervişin fikri neyse zikri de odur mu diyelim şimdi? Henüz lise çağındaki çocuklar metro hattında günlerce mahsur kalıyor ve kimse onlara ulaşmıyor ve herkes de ölüyor, iğrenç yaklaşımlar ve kötülüklerle örülü bir yazı kaleme alınmış. İsyan etmemek elde değil, illa kızlar aptal olacak erkekler kötü ve ahlaksız olacak, sevmeyi - sevilmeyi - iyiliği - umudu anlatmanın başka yolu yok mu? Yanlışların içine döşenmiş bir hikayeden doğruları nasıl bulacak insanlar? Hitap ettiğiniz, okuyucunuz olan yaş aralığına hiç baktınız mı siz ve sizin gibi yazıcılar? Kitaba puanım "0" .
Yere Yakın Yıldızlara Uzak
Yere Yakın Yıldızlara Uzak
Yere Yakın Yıldızlara Uzak
Yere Yakın Yıldızlara UzakEmine Tavuz · Epsilon Yayınevi · 201911.2k okunma
Reklam
224 syf.
·
Not rated
Yere Yakın Yıldızlara Uzak
Yere Yakın Yıldızlara UzakEmine Tavuz
7.3/10 · 11.2k reads

Reader Follow Recommendations

See All
336 syf.
·
Not rated
Körlük kitabını severek okudum desem yalan olur. Nobel ödülünü ne kadar hak etmiş? diye düşündüm. Yazar hayal dünyasını fazla ütopik şekilde aktarmış , verilmek istenen mesajlar - evet, tamam. Geri kalanında eleştirilecek nokta çok. Karakterlerin adını vermemesini, hangi ülke olduğunun belirtilmemesi ve körlüğü 'beyaz körlük' olarak adlandırması... Evet, bunlar güzeldi. Kitapta verilmek istenen siyasi, toplumsal, kişisel, ruhsal ve ahlaksal mesaj adresini bulmuş olsa da yazarın aktarım şekli bana fazla mübalağalı geldi. Yazım kurallarına ve imla kurallarına riayet etmemesi, sayfanın baştan sona uzun cümlelerle donatılması, virgül - nokta dışında noktalama işareti olmaması beni rahatsız etti. Bazı kelimelerin aynı sayfada sıkça tekrarı, konuşma çizgisinin olmaması kimin ne dediğini anlamakta güçlük çekmeme yol açtı... Doktorun karısı, doktorla giderek çok iyi bir hamle yapmasına karşın sonrasında bu kadar pasif kalması beni çok şaşırttı ve olan bitenler nedeniyle doktorun karısı tiksinti uyandırdı bende... Hele de gözlüklü kız... Kadın kadının kurdudur... Olaylar fazlasıyla çarpık geldi bana.... Önce teslim olup sonra mücadeleye geçmeleri... İşte bunu sevmedim. Psikolojik olarak da mantıklı gelmedi. İnsan ilk etapta mücadele eder sonra teslim olur. Kitaptaki siyasi eleştiri ve insanların birbirlerine yaptıkları kötülükler şu anki bize ayna gibi... Ortadayım açıkçası kitap ile ilgili.... Ne sevdim ne sevmedim
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104.6k okunma
Öğrendim ki beni hiç sevmemişsin Sevmemek ne kelime Hiç değer bile vermemişsin Keyfine göre davranıp Keyfince kalmışsın yanımda Keyfin yetmeyince almışsın soluğu başkasında Öğrendim ki doğmamışım ben sende Elmişim meğer hep sende Kendince sevmişsin beni gönlünce Ederim yokmuş ki hiç sende Öğrendim ki yokluğum beş para etmezmiş sende Varlığım kâr etmiş mi ki sende Yokluğum ne etsin sende Vicdan muhasebesi yok zaten sende Gözyaşı olup dökülsen de bende Öğrendim ki hiç köşe bulamamışım kalbinde....
Reklam
Her gördüğün O'dur, ama hiçbiri O değildir. Tokat gibi iner yüzüne... Dışarı çıkıp hava almak istersin, ciğerlerin solusun bir nebze istersin ve bir koku gelir, onun kokusu, ciğerin solar... Darmadağınık bir halde kalakalırsın. Yakalandığın şeyden kaçamazsın, kaçarak kendini kandıramazsın. Bir banka oturursun, etrafı izlersin ama izlediğin etraf değildir, anılarınızdır. Bir çift görürsün bir kelime çalınır kulağına, aynen O'ndan duyduğun kelimedir, seni götürür o AN'A bırakır. Çıkamazsın, kurtulamazsın O'na sıkışıp kaldığın labirentten... Unuttum dersin, geçmişte kaldı dersin, bitti gitti dersin ve takvim çarpar yüzüne ilk tanıştığınız günü, doğum gününü... Vazgeçtim dersin, telefon titrer, bir mesaj gelir, O'ndan mı acaba hissi ellerini titretir. Geçemezsin, bırakamazsın, unutamazsın... Yollar artsa, yıllar artsa, bir başkası girse hayatına UNUTAMAZSIN... ÖLSEN UNUTAMAZSIN, yaşadığın sürece illa bir şeyler bir şekilde HATIRLATIR ... O'NU...
"Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte… İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırığı olarak toplaması içine. Ardından dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık. Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek. Birdenbire büyümesi, gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun..." İnsanın Acısını İnsan Alır Şükrü Erbaş
633 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.