Herkes bir şekilde tükeniyordu hayatta, bazıları gökten düşen bir tüy misali ağır ağır bazıları kalemden düşen bir mürekkep misali son sürat. Ama öyle ya da böyle tükeniyordu.
Çocuk olmak çok korkunç bir şey; öğrenmek istediğim pek çok şey var ama onları kimseye sormaya hakkım yok. Yetişkinlerin gözünde her zaman aptal yararsız görünüyorum.
Birey her zaman kavramın kendisinden daha güçlüdür, fakat bunun iradesini göstermelidir. Sadece birey, insan olduğuna inanmalı ve insan kalmak istemelidir. O zaman insanı etki altına alan kelimeler bir kloroformdan bir şey olmadığı anlaşılacaktır.
"Dostlarım ve yoldaşlarım, dini kurumuş olduğu halde inançlara boğulmuş olan millete yazık!
Yazık o millete ki, dokumadığı şeyi giyer, ekip biçmediğini yer, hasat etmediği tohumun ekmeğiyle beslenir, kendi cenderesinden çekmediği bir şaraptan içer.
Yazık o millete ki, zorbayı bir kahraman gibi alkışlar ve gösterişli fatihi hayırsever sanır.
Yazık o millete ki, rüyasında küçümsediği tutkuya uyanıkken boyun eğer.
Yazık o millete ki, sesini sadece cenaze törenlerinde yükseltir, sadece yıkıntılar arasında kibirlenir ve sadece boynu kılıçla kütük arasındayken başkaldırır.
Yazık o millete ki, Devlet adamı bir tilki, filozofu bir hokkabaz, sanatı yamama ve taklit sanatıdır.
Yazık o millete ki, yeni hükümdarını borazan sesleriyle karşılar ve bir sonraki hükümdarını da borazanlarla karşılamak için, onu yuhalayarak uğurlar.
Güçlü adamlar henüz beşikteyken bilgeleri yıllarca susturulan o millete yazık!
Ve her parçası kendini bir millet sanan, o bölünmüş millete yazık!"