Tarih ile tiyatronun aynı malzemeden yapıldığını ilk Hegel fark etmiştir. Tıpkı tiyatro gibi tarihin de birilerine rol verdiğini hatırlatır. Tıpkı tiyatro sahnesi gibi tarihin sahnesine de cesurların çıkacağını da...
Ne yeryüzündeyim, ne de cennet'te, anlıyor musun? Tam ikisinin ortasındayım, ikisini ayırmaya çalışır durumda. Belki de cehennem dedikleri şey budur, ha ?
Kölelermiş, cehenneme! Bütün işi döndüren biziz. Kendilerini bir şey sanan o zengin herifler var ya, hiçbir şey onlar! Hiçbir yere ait olmayan kimseler asıl onlar. Bizse hareketin içindeyiz, tabanda biz varız, biziz her şey!
Bazen seni bir dünya haritasına bakarken hayal ediyorum ve o haritada senin uzanamayacagin noktaları bulmaya çalışıyorum. Kolların öyle uzun ki haritada neredeyse kaçacak delik bulamıyorum ve evlilik de o güvenli bölgelerden biri değil malesef.
Sen bağırınca susup saklanıyor, bana ulasamayacagın, belki sesini bile duymayacagım kadar senden uzaklasinca rahatlıyordum. Sense bütün bunlarla karşı karşıya kalıyor, her şey sana "ters" görünüyordu. Oysa bu, senin gücün karşısında benim zayıflığımın sonucuydu.
Setterhan ne kadar esmerse Piruz da o kadar esmer, Setterhan'in gözleri ne kadar elaysa Piruz'unkiler o kadar maviydi. Çöl ile gök gibi buldular birbirlerini. Aralarında bir yağmur eksikti.