Her gün 20-30 sayfa okumakla, kültürümüz kısa zamanda genişler; ayrıca dilin zenginliği, sözü söyleyişteki güzellik, özellikle edebiyat üstatlarının şaheserlerini okumakla sağlanır.
Okunması gerekli şeyler çok fazla olduğuna göre, önce bir seçim yapmak bahis konusudur; zaman sınırlı ve kıymetli olduğu için ne tür kitapları okumamız gerektiğini düşünmek zorundayız. Bu hususta ilk tavsiye, emek çekilerek hazırlanmış, ilgililerin takdirine mazhar olmuş, ciddi kitaplar, seçtiğimiz konuya dair birinci elden kaynak eserlerin okunmasıdır. Âdî, ticari hırsla alelacele çıkarılmış, düşük kaliteli kitaplara itibar olunmamalıdır. Asil eseri taklit ve değersiz eserden ayırmak için ölçü, yazarın o konudaki salahiyet ve ehliyet derecesidir. İkinci bir nokta, baskının kalitesidir; tashihsiz, indekssiz, içindekiler kısmı bile olmayan bir eser aslında güzel de olsa okuyana fayda sağlamaz.
İstanbul hakkında yazılmış romanların en büyüğü olan Huzur’da kahramanlar şehrin tarihinin, yıkım ve kayıp duygusunun kendilerine verdiği hüzün yüzünden kırık iradeli ve yenilye mahkumdurlar.Aşk hüzün yüzünden huzurla sonuçlanmaz.
Bir eve bağlılık mı?Belki.Çünkü elli yıl sonra hala aynı apartmanda yaşıyorum.Ev,benim için odaların,eşyaların güzelliğinden çok,kafamdaki dünyanın bir merkezi olduğu için önemlidir...
İnsana sağlık veren,iyileştiren,şehri ve hayatı ayakta tutan bitmez tükenmez bir iyilik ve iyimserlik kaynağıdır benim için Boğaz.
“Hayat o kadar berbat olamaz” diye düşünürüm bazan.”Ne de olsa, günün sonunda insan Boğaz’da bir yürüyüşe çıkabilir.”
Hastalığın beni mutlu eden bir yanı da vardı:Annem bana daha iyi davranır,çok hoşuma giden o tatlı sözlerden söyler,istediğim küçük oyuncakları alır getirirdi...