Derda’nın en büyük sırrı, hayatta yapayalnız kalmış olduğuydu. Oysa yürüyüşünden bile belli oluyordu. Ellerini cebine sokuşundan. Boynunu bükmesinden. Her adımda yere sürten ayaklarından. Yetişecek hiçbir yeri yokmuş gibi yavaşlamasından. Bazen de, her şeye geç kalmış gibi hızlanmasından.