Kısaca kitabı analiz edecek olursam şöyle ki; Nott ile Sid arasındaki üslup farkı en başından belliydi ve bu üslup farkı aslında bakış açılarını yansıtan bir durum. Nott yine en başından beri Sid ile karşılaştırdı kendini. Onun da yoncayı bulamayacağını düşünüp kendisini rahatlatmaya çalıştı. Sid ise o sıralar/ tüm öykü boyunca sadece kendi yapabileceklerine odaklandı. Ve Sid hep o yoncanın hayalini kurdu, imgelemenin önemi malûm, düşte de değil yalnızca hislerinde de yonca vuku buldu. Kitapta kurallar diye yazılan kısım bir özet, evet ama onu saymasak bile öykü içerisinde aktarım çok iyi. Jim'in de en yakın arkadaşıyla kendi yarattığı şans sebebiyle bir araya gelmesi detayını da ayrıca sevdim. ^^
Ayrıca Nott'ın şansın dışarıdan gelmesini bekleyip gelmeyince de ne kadar da şansız olduğunu onaylatmak istemesi bana psikolojideki şemaları anımsattı. Bizde var olan şemaları şayet farkında değilsek yaşatmaya çalışıyoruz. Bir nevi bilinç dışında bildiğimiz şeylere yönelmeyi istemek gibi. Örneğin terk edilme şemamız varsa bunu onaylatacak kişilerle bir araya gelebiliyoruz. Ta ki bilene/ görene/ anlayana dek. Nott da şanslı olduğuna hiçbir zaman inanmamış, şansı yaratabileceğini düşünmemiş biriydi.Her şeyden evvel bu yüzden yonca bulamadı.
Hayat sana, senin başkalarına
verdiklerini geri verir.
Diğer insanların sorunları genellikle senin çözümünün bir parçasıdır.
Paylaştıkça daha fazlasını alırsın..❀