Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zeynep

Sabitlenmiş gönderi
"Bağlayansın, her gönül yaramı, Gülmek görevin ben gülünce; Yağmur Senin gibi ağlar mı, Gözlerimden yaş dökülünce?"
Ahmet Muhip Dıranas
Ahmet Muhip Dıranas
Reklam
İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkûmdurlar.
İki Yüz Elli Kuruşa Bir Asır
...Oradan geçen bir bağcıya, " Buraya ne olmuş?" diye sordum. Yüzüme biraz hayretle baktıktan sonra, " Buranın sahibi bu ağaçları iki yüz elli kuruşa Üsküdar oduncularına sattı" cevabını verdi...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
... Biçare genç kendisiyle eğlenildiğini anlayarak ilk defa kızın yüzüne büyük bir dikkatle baktı. Hayaller çağı olan yirmi yaşının en dehşetli darbesi... Meğer aklını başından alan bu tebessüm, kızın o küçük, o güzel ağzının bütün üst dudağının biraz kısa olmasından kaynaklanıyormuş. Meğer o eşitlikçi tebessüm kendisine değil, bütün âleme, bütün eşyaya aitmiş...
Kendi okul bitirdiği halde eğitiminin, kabiliyetinin altında; fakat zayıf yaratılışının üstünde olarak gündüzleri çamurlar, hakaretler içinde Rum tüccarlarına komisyonculuk, aşağılanma ve azarlanmalarla mağazalarda yazıcılık, hatta ara sıra matbaalarda da amelelik etmekten, herkesin dinlenmek üzere yatağına çekildiği gece yarıları sabaha kadar tahta bir masanın önünde, bir mumun karşısında, kendisine bir iyilik, bir lütuf olarak verilmiş tapuları doldurmaktan çekinmezdi. Bazen uğradığı tahammül edilemez zorluklara karşı, yarasından kanlar damlarken yine de kendisini ayakta durmaya zorlayan bir asker gibi, kuvvet ve cesareti yavaş yavaş kendisinden ayrıldığı halde yiğitçe dayanmaya devam eder ve o mağrur kararlılığından bir şey kaybetmezdi. Yirmi yaşında, dünya işlerinden el etek çekmiş bir annenin rahatı için çalışmak, verdiği emek sayesinde kız kardeşini bahtiyar görmek, kırılmış cesaretine yeniden kuvvet, yorulmuş vücuduna can verirdi.
Reklam
Hâlâ düşündükçe gözümün önüne gelir. Orada, o ağaçlıkta daha pek taze olan ağaçlardan birinin verem olduğunu gördüm. Bu ağaçların capcanlı ve ışıl ışıl olduğu baharda o ince, o küçük ağacın dalları, yaprakları sarkmış, kederli ve düşünceli bir halde duruyordu. Sonraları en hafif rüzgara karşı titrer, damla damla akan gözyaşları gibi küçük küçük yaprakları yere dökülür oldu. Narin vücudu akşamların rutubetinden etkilenmeye, rengi ve kokusu sabahın şebnemlerinden solup uçmaya başladı. Daima semadan bir şey bekler gibi duran ve günden güne sararıp solan bu güzel ağacın haline bütün kainat içinde yalnız seher, her sabah birkaç damla gözyaşı dökerdi.
82 syf.
7/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Küçük Şeyler
Küçük ŞeylerSamipaşazade Sezai
7.5/10 · 13,1bin okunma
Ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler.
%49 (59/120)
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo
8.1/10 · 120,5bin okunma
Ne yapayım o göz alıcı sarayı, ben penceresinden hayran olduğum zaman yanımda bir yoldaşım yoksa. Tabiatın bana hissettirdiği güzelliklerden hoşlanmaya iştirak eden yoksa...
Reklam
... Görümcem kız kardeşime " Evet! Sizin gibi benim de kendimi idare edecek servetim olsa evlilik lafını ettirir miydim?"diyordu. Bu kızların gelecekten ümitlerini böyle şüpheye düşüren, fikirlerini zehirleyen, onları mutluluğa ulaştırmaya çalışmak, geleceklerini temine uğraşmakla yükümlü olan büyükleri değil miydi?..
... Kimse benim gibi arzu ve heveslere engel görülerek, hem de engel görülmeye hiçbir sebep olmadığı halde, sırf başından defedilmek için feda edilmez! Benim için başka sığınak yok muydu? Hanginizin kucağı hazır değildi? Beni sevgi ve şefkatle dolu sığınaklara atsaydı. Böylece beni başından defedebilirdi. Benim kendi büyükannem bana böyle haksızlık ederek beni incitiyorsa, eşimden gördüğüm eziyete karşı ne diyeyim?..
... Bizim evlilikteyse, oğullarını eve bağlamak için bir gelin aranılmıyor muydu? Aile halkını nice kahırlarla üzen, evinden uzaklaşarak iğrençlik ve eğlence çirkefinde yüzen bir adamı evine çekmeye, geleceğini birkaç bin kuruşluk düğün masraflarıyla satın aldıkları bir zavallının masum tavırları ve halleri ve temiz kalbi yeterli midir?..
... Sizin evliliğiniz mutluluk sözleşmesi, bizimkisi bir geçim kontratıdır. Sen evleneceğin zaman amcan, yani merhum dayım, " Kızım, seni mutlu edecek bir adam olduğu için ben istiyorum," dediği zaman bilirsin ya ben de hazırdım. Büyükannemin beni gelin edeceği zaman yengeme, yani annene " Tam evini idare edecek, karısını besleyip geçindirecek bir koca," dediğini sen de işitmiştin. Sen eşinden sevgi ve sadakat bekleyebilirsin, bu hakkın vardır. Fakat ben öyle bir isteğe kalkışmak fikrinde bile bulunmamalıyım. Bu nedenle benim zahmetlerimin, sıkıntılarımın eşimin bana sadakati olamaması yüzünden olduğuna dair zannın doğru sayılmaz. Bu adam beni o kadar mutlu edeceğine dair bir sözde bulunmadı. Zira kendisinde de öyle bir şey aranmamıştı...
... Birbirimizin elinden öbürünün eline geçmekte olan sözlük bile hâlâ o cildini koruyor. Fakat biz büyüdük, biz artık bir arada değiliz. Ah, mümkün olsa da birbirimizi daha sık görsek ...
209 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.