Şimdi düşünün.
Haklı çıkmak adına, başkalarının sizin bakış açınızı desteklemesini sağlamak adına kaç kez sevdiklerinizle ilgili dedikodu yaptığınızı bir düşünün. Sevdiğiniz kişileri başkalarına çekiştirdiğiniz, onlarla ilgili şikayetlerde bulunduğunuz anları bir düşünün. Kaç kez kendi düşüncenizin doğru olduğunu kanıtlamak uğruna sevdiğiniz biri hakkında zehir saçarak başka insanların dikkatlerine çapa attınız..
Yaşamak insanların en büyük korkusu. Ölüm, sahip olduğumuz en büyük korku değildir; en büyük korkumuz yaşamak için risk almaktan korkmamızdır. Gerçekte kim olduğumuzu ifade ederek yaşayabilme riskini almaktan korkuyoruz. Sadece kendimiz olarak yaşamaktan korkuyoruz. Hayatımızı başka insanların taleplerini, beklentilerini karşılamaya çalışarak yaşamayı öğrendik. Çünkü kabul edilmemekten, başkası için yeterince iyi olamamaktan korkuyoruz.
Dorian titremeye başladı. Ömründe yaptığı tek iyiliğin sebebi sadece kibir miydi yani? Ya da Lord Henry'nin o alaycı gülüşüyle imâ ettiği gibi, yeni bir heyecan arayışı mıydı? Ya da olduğumuzdan daha iyi bir insanmışız gibi davranmamıza sebep olan o rol yapma isteği miydi? Belki de hepsi.
Sayfa 256 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Sanatın eylem üzerinde etkisi yoktur. Sanat, eyleme geçme arzusunu hadım eder; sanatın son derece kısırlaştırıcı bir yanı vardır. İnsanların ahlaksız diye nitelediği kitaplar insanları kendi ahlaksızlıklarıyla yüzleştiren kitaplardır. Hepsi bu."
Sayfa 250 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Yaşamımızı özgür irademizle, karar vererek yönlendiremiyoruz. Yaşam denilen şeyin kendisi sinirlerle, dokularla, hücrelerle ilgili bir şeydir; düşünceler bu hücrelere gizlenir, arzular buralarda konuşlanıp hayaller kurar. Sen kendini güvende hissedebilirsin, gücünün kuvvetinin yerinde olduğunu zannedebilirsin. Fakat bir odada ya da gökyüzünde tamamen tesadüfen gözüne çarpan bir renk tonu, ya da bir zamanlar sevdiğin bir parfümün kokusu derinlerde gizli saklı anıları getirip önüne koyar. Çoktan unutulmuş bir şiirin aniden karşına çıkan dizesi, epeydir çalmadığın bir müziğin ezgisi; yaşamımız bu tür şeylere bağlıdır Dorian."
Sayfa 249 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Çünkü tüm günahlar, din bilimcilerin bıkıp usanmadan söyledikleri gibi, itaat etmemekten kaynaklanır. Günahın sabah yıldızı olan yüce ruh, cennetten kovulduysa isyan ettiği içindir.
Sayfa 216 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Duyuları ruhunu iyileştirebilir miydi sahiden? Bir masumun kanı akmıştı. Böyle bir şeyin telafisi var mıydı? Elbette telafisi yoktu ama affetmek söz konusu değilse de unutmak hala mümkündü.
Sayfa 210 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Günah insanın yüzüne vurur; gizlenemez. Hani insanların gizli kapaklı kötülüklerinden, günahlarından bahsedilir ya, öyle birşey yok. İnsan kötülük ettiğinde ağız kıvrımlarından, düşük gözkapaklarından, hatta ellerinin duruşundan bile ele verir kendini.
Sayfa 172 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Kiminle dans edeceksin?" diye sordu Mr. Knightley.
Emma bir an duraksadı, sonra cevap verdi. "Sizinle, eğer beni dansa kaldırırsanız."
"Lütfeder misin?" dedi Mr. Knightley elini uzatarak.
"Elbette. Dans edebildiğinizi gösterdiniz, nasılsa ağabey kardeş değiliz, dans etmemiz uygunsuz kaçmaz"
"Ağabey kardeş mi! Hayır, elbette değiliz."
Mutluyum bana bir iş verilmesinden
Gün boyu durmadan çalışmaktan,
Bana sağlık, güç ve umut getiriyor,
Ve ben nihayet neşeyle söylüyorum:
"Başım istersen düşün, yüreğim, istersen hisset,
Ama sen ellerim, sen hep çalış hep işlet!"
Gittiğimde sakın üzülüp ağlamayın ya da tembellik ederek bu durumu unutabileceğinizi de sakın düşünmeyin. Her zamanki gibi çalışmayı sürdürün, çünkü çalışmak kutsal bir avuntudur.
Keşke yüreklerimizi de yıkayabilseydik
Geçen zamanın kirlerinden,
Ve tıpkı onlar gibi benliklerimizi de,
Arındırabilseydik su ve havanın büyüsüyle
İşte o zaman yeryüzü gerçekten de
Bayram yeri olurdu çamaşır gününde!
Korkunç fısıltılar dolaşıyor ortalıkta.
Olmayacak işler, olmayacak dertler yaratıyor.
Hasta beyinler sağır yastıklara döküyor sırlarını.
Hekimden çok rahibe ihtiyacı var kraliçenin.
Allahım, Allahım, sen yardım et hepimize!
Bir süre sessizlik oldu, sonra lafı değiştirmek için karşı atağa geçtim. Şöyle tuhaf bir konuşma geçti aramızda.
Ben: "Hala yüreğin sakinleşmedi mi? Yine Aynı düşünceler yiyip bitiriyor mu seni? Hala onu mu düşünüyorsun?
Mehmet: " Bahçedeki çitlembik ağacı epey büyümüş."
Ben: "Ne zaman kurtulacaksın bu azaptan?"
Ahmet: "Kerberos çiftleşti mi?"