F.T

O günden sonra dağa taşa, kurda kuşa yeniden bilmezlik nazarı ile baktım. Çok zor oldu, ama bu sefer başardım. Hiç akıl yürütmedim, hiç kendi nefsime güvenmedim. Gitgide bilinmezliğin ne huzurlu bir dünya olduğunu anlamaya başladım. Bildiğimin kesin olmadığını o vakit öğrendim ve bildiğime de -yalan olmayacak hallerde - bilmem demenin lezzetini tattım. Çok geçmeden bilmezlik halinin bendeki beni götürmüş, benlikten arındırmış,ruhumu yıkamış, derviş ile Rab arasındaki en kalın perdeyi, beni ve benliği ortadan kaldırmış, yalnızca bilinmesi gerekeni bildirmiş olduğunu anladım. Allah'ın varlığı yanında kulun,sevgilinin varlığına nispet sevenin bir varlığı veya bilgisi olamayacağına idrak ettim. Tapduk yolunda derviş'e lazım olan, benlikten sıyrılmak, belki "bensiz ben"mertebesine erip her şeyini efendisine ait bilmekti. Asıl bilinmesi gereken in Allah olduğunu kavradım. Hakikat bilgisi karşısında benim bildiğimin yalnızca bir vehim, var zannettiğiminse yalnızca bir hayal olduğunu keşfettim. Bu sayede kendimden vazgeçmiş, kendimi unutmuş, kendimi kaybetmiş idim. Bunun bir merhale olduğunu ise çok daha sonra keşfettim ve güneşe bakınca yıldızımı görebileceğimden şüphe duymayarak yaşamaya başladım. Yıldızımı güneş ile değişmemiş, bilakis güneşin cezbesinde yıldızımdan ışık almıştım. Muhtemelen Mecnun'da Leyla'dan Mevlaya yükselirken böyle olmuştu.
Sayfa 188
Reklam
Amok... evet, Amok şöyle bir şey:Bir Malezyalı, son derece sade , son derece iyiliksever bir insan, içkisini içiyor... orada öylece oturuyor,duygusuz,umursamaz,donuk... tıpkı benim odamda oturduğum gibi...ve birden ayağa fırlıyor, hançerini kapıyor ve sokağa koşuyor... dost doğru koşuyor, hep dosdoğru... nereye olduğunu bilmeden. Yolda karşısına ne çıkarsa çıksın, insan, hayvan, hançeri ile vurup yere seriyor ve kan sarhoşluğunu onu daha da öfkelendiriyor... Koşan adamın ağzından köpükler saçılıyor, delirmiş gibi uluyor... ama koşmaya devam ediyor, koşuyor, koşuyor, artık ne sağ bakıyor ne solda duruyor, sadece tiz çığlığıyla, elinde hançeriyle öyle korkunç bir halde ileriye doğru koşmaya devam ediyor... Köylerdeki insanlar bir Amok koşucusunu hiçbir gücün durduramayacağını bilirler...onun koşarak gelmekte olduğunu gördüklerinde herkesi uyarmak için bağırırlar. Amok! Amok! Ve herkes kaçışır... ama o koşmaya devam eder, hiçbir şey duymaz, sürekli koşar, hiçbir şey görmez, karşısına çıkan her şeyi yere yıkar... ta ki biri onu kuduz bir köpek gibi vurup yere serene ya da kendiliğinden köpükler içinde yere yıkılana kadar...
Sayfa 31

Reader Follow Recommendations

See All
Yavru deve annesine sormuş: ✓ Anne bizim niye hörgücümüz var? ✓ Çöl sıcağında susuzluğa dayanabilelim diye. ✓ Anne bizim toynaklarımız niye bu kadar geniş? ✓ Çölde ayaklarımız kuma batmasın diye. ✓ Anne bizim boynumuz niye bu kadar uzun? ✓ Çölde uzaktan gelebilecek tehlikeleri göre bilelim diye. ✓ Peki anne, Allah aşkına bizim Atatürk Orman Çiftliği'nde ne işimiz var? Bu ülke Atatürk Orman Çiftliği'nde yaşayan develerle dolu; yetenekleri ile alakası olmayan işlerde çalışan sürü ile mutsuz insan...
Henry Ford "insan öğrenmeyi bıraktığı gün yaşlanır "diyor. Biz bu ülkede 18 yaşında yaşlanmaya başlıyoruz, 30'larda ölüyoruz, 70'lerde gömülüyoruz. Etrafınızda öğrenecek çok şey var, yeter ki hayata ve çevrenizdekilere o gözle yaklaşın.
Sayfa 28
Reklam
Temel , ABD'de otobüs şoförlüğüne başlamış. Önde beyazlar, arkada siyahlar oturuyor. İki grup arasında bir anda kavga çıkmış. Temel durdurmuş arabayı sinirle: " İnin aşağı."demiş, herkes inmiş aşağı. "Ne kardeşim böyle, sen siyah, ben beyaz kavgası. Bundan sonra yok böyle siyah-beyaz. Hepiniz yeşilsiniz , anlaşıldı mı? Binin şimdi arabaya ." Bir süre sonra beyazlar sesini yükseltmeye başlamış. Temel bakmış durum vahim, işini kaybedebilir ;dönüp seslenmiş: " Yalnız açık yeşiller öne geçsin,koyu yeşiller arkaya !"
İnsanlar biriciktir ve öyle olduklarını görmek isterler. Bunu dostlarınıza ve ailenize hissettiriyor musunuz?
Sayfa 96
Can Dündar bir yazısında " Bir tepsinin içinde beş top taşırız: İşimiz , ailemiz, sağlığımız, dostluklarımız, benliğimiz. Bunlardan dördü cam biri lastik toptur. Diğerleri düştüğünde kırılır. İşimiz ise lastik toptur kırılmaz , sadece zıplar."
Sayfa 96
Alışkanlık , anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir. Amosh Parrish
1,045 öğeden 1,006 ile 1,020 arasındakiler gösteriliyor.