Kitap şu sözlerle başlar.
Aklın amel defteri bir hayli kabarık. Sevabı mı yoksa günahı mı daha çok, söylemek zor. İnsanların hayatını kolaylaştıran icatları yapan da Elhamra Sarayı’nı ve Selimiye’yi inşa eden de akıl, milyonlarca insanın ölümüne neden olan savaşları yöneten de kitlesel imha silahlarını yapan da akıl. Elbette farklı akıllar bunlar. Dolayısıyla temel soru şu: Bu fark nereden geliyor? Akıl, kendi özündeki iyiliği unutup neden kötülüğe râm oluyor? Kötüyü kutsayan ve meşrulaştıran akıl nasıl bir varlıktır? Kendi tabiatına ihanet eden bir akılla nasıl mücadele edilir?
Kitabı okumaya başlamadan önce bu soruları kendime sorduğum zaman verecek bir cevabım yoktu.
Kitapta genel olarak Din, akıl, kalp, tutarlılık, ahlak gibi kavramları ele alıp bunları birbiri ile nasıl bağlantılı olduğunu ve nasıl birbiriyle kıyas etmek yerine birbirini nasıl tamamladığı anlatılmış. Bu konuları anlatırken sıkça ayetlerle desteklenmiş.
Akıl temel din bina gibidir. Tek başına temel bir şey ifade etmediği gibi temelsiz bina sağlam olmaz yıkılır.