"Ne olursa olsun, her şeyin anlamsız olduğu,
her şeyden umut kesmek gerektiği düşüncesiyle nasıl kalır
insan?.. Her şeyin anlamsız olduğunu söylediğimiz anda bile
anlamlı bir şey söylemiş oluyoruz. Dünyanın hiçbir anlamı
yoktur demek, her çeşit değer yargısını ortadan kaldırmak
olur. Ama, yaşamak ve örneğin, yiyip içmek kendiliğinden bir
değer yargısıdır. Ölmeye yanaşmadığı sürece, insan yaşamayı
seçiyor demektir. O zaman da, görece de olsa, yaşamaya bir
değer veriyoruz demektir. Umutsuz bir edebiyat ne demek
olabilir? Umutsuzluk susar. Kaldı ki susmak bile, eğer gözler
konuşuyorsa, bir anlam taşır. Gerçek umutsuzluk can
çekişme, mezar ya da uçurumdur. Umutsuzluk konuştu mu,
hele yazdı mı, hemen bir kardeş el uzanır sana, ağaç anlam
kazanır, sevgi doğar. Umutsuz edebiyat sözü birbirini
tutmayan iki sözdür. Çünkü edebiyat olan her yerde umut
vardır.”
Mademki, yaşıyoruz, yaşadığımız sürece mutlu olmaya,
sağımızda solumuzda mutluluk yaratmaya bakmalıyız.
Mutluluk, bir yerde ve her yerde, hiçbir şey beklemeden
dünyayı, insanları sevmektir, diyor Albert Camus.
Yaşam ölümle bitiyor diye, kapayacak mıyız gözümüzü,
yüreğimizin kapılarını bu yaşanası dünyanın güzelliklerine,
bunlar yanında insanların acılarına, çaresizliklerine?