Carl Gustav Jung, yakın ilişkiyi çok uygun bir metaforla açıklar: "İki insanın buluşması, iki kimyasal maddenin birbirine temas etmesi gibidir. Eğer bir reaksiyon olursa, ikisi de biçim değiştirir/dönüşür"
"Mesken tutmak, varlığın temel özelliğidir, faniler bu sayede vardır" der Heidegger. Bedenimizle yerleştiğimiz meskenler gibi, ruhumuzun yerleştiği soyut mekanlardır ilişkiler.
Sürdürülebilir bir ilişkiye yerleşmek bizi bir miktar sınırlar ve bazı özgürlüklerimizi kısıtlarken, yalnızlığın verdiği yalıtım kaygısından ve arayışta olmanın telaşından özgürleştirir.
Çocuğunuzla birlikte odaklandığınız ve uyum sağladığınız her bir etkileşim, onun zihninde sevilmekle ve iyi ilişkiler kurmakla ilgili olumlu beklentiler yaratır.
İçgörü ve empati. Bu vasıfları çocuklarımızda geliştirebilirsek, kendilerinin farkında olmalarını ve başkalarıyla bağ kurmalarını sağlarız ve onlara akılgözünü armağan etmiş oluruz.
Bir şeyi daha açıklığa kavuşturalım: Bazen ebeveyn-çocuk etkileşimlerinde uzlaşmaya yer yoktur. Çocuklar ebeveynlerinin otoritesine saygı göstermelidir. Bu da bazen, hiçbir esneklik payı olmadan, "hayır" demenin "hayır" anlamına gelmesi demektir.