Büşra

İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirlerden nefret etmezdiniz. Sevmediğimiz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanabilir kılan iyi yönleriydi.
Reklam
Bilimsel olarak kömürseniz kömür kalırdınız
Para ölümü zehirlerse, öümden bir tek öfke çıkar. Tabutların üzerinde insanlar dövüşür

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum.
Reklam
“Hoşuna gidiyor mu?” “Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.” “Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?” “Gider gibi yaparız.''
Yüreklerimizde gerçekten ne olduğu bilinseydi kaçımız affedilirdi?
Kafeste beslenen bir kuş gibi olmayacağım, diye düşündüm. Kafesin kapısı açıkken bile uçmayacak kadar aptal olmayacağım.
Senelerim böyle geçti. Bütün o süre boyunca kabuğumu kırmayı beklediğimi söylemek isterdim ama korkarım zamanın sonuna dek bütün o kör acılardan başka bir şey olmayacağına inanarak akıntıya sürüklenip durdum.
Yasalara uymak, acıdan uzak olmayı sağlar ve mutluluk getirirdi.
Reklam
Sun Zi der ki: Savaş bir ülkenin baş sorunu, ölüm kalım yeri, var olma ya da yok olma yoludur; muhasebesiz olmaz. Bu nedenle beş noktayı hesaba katıp, ona göre durum değerlendirmesi yapmak gerekir: Bir "Yol", iki "Gök", üç “Yer", dört "Komutan", beş "Kural". "Yol" denen şey, halkı yöneticisi ile aynı düşünceyi paylaştırır. Ancak bu takdirde birlikte ölebilirler, birlikte yaşayabilirler ve halk kendini feda etmekten korkmaz. "Gök" denen şey, karanlık-aydınlık, soğuk-sıcak, zaman-mevsimdir. "Yer" denen şey, uzaklık-yakınlık, tehlikelilik-güvenlilik, genişlik-darlık, kurtuluşsuzluk-kurtuluşluluktur. "Komutan" denen şey, erdemlilik, güvenilirlilik, insancıllık, cesaret, ciddiyettir. "Kural" denen şey, askerî birliklerin örgütlenme biçimi, subayların rütbelendirilmesi, ikmal yolları ve askerî harcamalardır." Kısacası, bir komutanın bu beş noktayı sormamasısöz konusu olamaz. Bunları bilen kazanır, bilmeyen kazanamaz.
"aslında mühim olmayan adamların" çevresinde, onların mühim adam olarak görülmesini sağlayan insanlar da her daim var olmuştur.
Yaşadığı süre boyunca kimsenin farkına bile varmadığı bu adamın, ölümünden sonra birkaç gün daha bu dünyada varlığını hissettirme şansının kendisine bahşedileceğini kim düşünebilirdi!
"Başkalarının gözünde önemsiz olanı önemli sayan insanlar her zaman bulunur."
"O gün biz kadınların bu dünyada ne kadar yalnız olduğumuzun farkına vardım!"
Soğukkanlılığının suçsuzluk değil, edepsizlik olduğunu düşünüyordu.
Reklam
''Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım.''
“Kimse aldatmasın kendini, sakın sanmasın ki daha uzun sürecek beklediği hayat, daha önceki gördüklerinden. Çünkü hepsi aynı hızla geçip gidecek.”
” İnsanın aşkından ölmesinin dilde hoş görülebilir şiirsel bir abartı olduğunu düşünmüşümdür hep. O akşam , bir kez daha kedisiz ve onsuz olarak eve döndüğümde yalnızca insanın ölmesinin mümkün olduğunu değil, benim de böyle yaşlı ve kimsesiz bir halde aşkımdan ölmemde olduğumu anladım. Ama aynı zamanda bunun tam tersi bir gerçeğin de geçerli olduğunun farkına varmıştım ; yaşadığım kabusun verdiği zevki dünyada hiçbir şeye değişmezdim .”
"Herkes ne diyecek? Bu ana kadar herkesten ne gördüm ki... Bana en yakın olanlar dahil olmak üzere, bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız bir hale sokmaktan başka ne yaptı?"
''Yüksek insan dışına değil, içine kıymet verendir.''
İnsanın insanı avladığı bir dünya bozulmaya düzelmekten daha yakındır.
Reklam
Kader gülümsediği zaman çok sevinmemeyi; kader gürlediği zaman da çok üzülmemeyi bilenlerdendi.
... Er ya da geç herkes pes eder; kimi içki içer, kimi afyon çeker, kimileri de dövüşür ve canavarlaşır. Herkes en azından bir parça delirir.
Ruh kadar bedeni de, beden kadar giysileri de yıpratan heyecanlardır.
Bazen insan kendisinde çok mutluyum deme hakkını asla bulamayacak kadar çok acı çeker.