İnsan kendini arayan bir varlıktır. Bu bağlamda sürekli başkasına bakar.Edindiği tecrübelerle kendisini inşa eder. Kurandan anladığımız kadarıyla da kişi kendini ancak öte dünya da bulabilir. Ahiret inancının özü budur. İnsanın kendisiyle karşılaşması ,,, kendini bulması…
Yunus Emre; Aşk kadimdir.(öncesizdir) Aşk anadan doğmadı.
Ahmet Gazali; Aşk ezel(öncesiz) kuşudur; buraya gelmiştir ama o ebed yolcusudur.
Mevlana; Aşk öncesizlik ve sonrasızlık halinde var olacaktır.
Eflatun Aşkı ; İnsanı güzele, iyiliğe ve mutluluğa ileten şeydir. ( bilerek yaşamak) Diyerek tanımlar ancak; sufi filozoflar aşkı tanımlamayı doğru bulmaz. Onun tanımlanarak değil yaşanılarak bilinebileceğini söylerler.
Eflatunun Şöleninde bahsettiği aşk ile ilgili yapılan çözümlemeden biri;
Aşk özünde, hem babası Bolluktan hemde annesi Yoksulluktan bir parça taşıdığından, ne hep varlık içindedir, ne de hep yokluk içindedir. (Paradoksal)
Bugün sorumluluk duymayan insan cürüm işlemektedir, yani cani...
İnsanlıkla bütünleşebilmenin başka bir yolu var mı?
Temel taşlarını oynatmadan mümkün mü devrilmesi karanlığın?