Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

NYX

NYX
@_NYXx_
Bu çiviyi kim çaktı ve benim çarmıhım kimde?
İğrençti tadı yaşamın
Düş kırıklığına uğramış, yürüdüm; nereye gittiğimi bilmiyordum, ne bir hedef vardı önümde, ne uğrunda çaba harcayacağım bir şey ne de bir ödev. İğrençti tadı yaşamın, içimde epeydir biriken tiksintinin doruk noktasına ulaştığını duyumsuyordum, yaşam beni içinden kusup atmıştı. Hışımla bozbulanık kent içinde seğirtiyordum, sanki her şey balçık ve cenaze alayı kokuyordu.
Reklam
Tanrım, diye düşündüm sürekli, ne diye sanki kendimizi böyle zora koşarız?
Tüm çabalarımız, tüm uygarlığımız, tüm inancımız, alabildiğine hasta düşümüş kıvancımız ve yaşam isteğimiz, her şey çukuru boylayacaktı. Kültür dünyamız bir gömütlüktü; İsa ve Sokrates, Mozart ve Haydn, Dante ve Goethe gömütlüğün paslanmış tabelaları üzerindeki isimlerden ibaret başka bir şey değildi artık.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Öyle bir hayat yaşıyordum ki, neredeyse konuşmayı unutmuştum.
Tanrım, zaten epeydir benim dışımdaki insanların yaşamından, normal kişilerin varlık ve düşüncelerinden yeterince uzak düşmüş değil miydim?
Reklam
İntihar aptalca, ödlekçe ve sefil bir eylemmiş. övülmeyecek, yüz kızartıcı bir çıkış yoluymuş, varsın olsun; bu acılar değirmeninde öğütülmekten insanı kurtaracak en aşağılık çare bile yürekten özlenmeye değerdi, büyüklük ve kahramanlık oyununa yer yoktu bu konuda.
Amansız acılarına Tanrı hakkı için yeterince yoğun olarak sık sık katlandığım hayatı bir kez daha sırtlamaktan, havagazı, ustura ya da tabancanın yardımına başvurarak kendimi kurtarma zevkini kimse bana çok göremez.
Şimdi bütün bunları gerçekten bir kez daha mı yaşayacaktım? Bütün bu işkenceyi, bütün bu akıl almaz sefaleti, kendi ben'imin bayağılığı ve değersizliğiyle göz göze gelmeleri, serilip kalmaktan duyduğum bu müthiş korkuyu, bu ölüm korkusunu? Onca acının yinelenmesine karşı çıkarak soluğu kaçmakta almam daha kolay, daha akıllıca sayılmaz mıydı?
Doğrusu, Nietzsche'nin "Güz Şarkısı"ndaki gibi beni giderek solunmaz nitelik kazanan bir hava içine sürüklemiş yolda daha fazla yürümeyi arzulamam için hiçbir neden yok.
Her doğuş, evrenden bir ayrılış demektir; belli sınırlarla çevrilmek, Tanrıdan kopup ayrılmak, acılı bir yeniden oluşum demektir.
Reklam
...insan olmanın daha uzun, daha eziyetli ve çetin yolunu çaresiz yürüyeceksin, ikilikte kalmayıp onu sık sık çoğaltmaya çalışacak, karmaşıklığını daha da büyülteceksin. Dünyanın sınırlarını daraltacak, ruhunu basitleştirecekken, belki günün birinde huzura kavuşabilmek için gittikçe daha çok dünyayı, hatta sonunda dünyanın tümünü, kapsamı genişletilmiş ruhuna acıyla aktarmaktan yakanı kurtaramayacaksın.
Nesnelerin başlangıç noktasında ne suçsuzluk yer alır, ne saflık; görünürde en ilkeli de olsa tüm yaratıklar daha yaratıldığı anda suçludur, kendi içinde çelişkilidir, pek çok parçaya bölünmüş durumdadır, oluşum sürecinin kirli ırmağına kaldırılıp atılmıştır, bundan böyle asla ama asla suyun akışına ters yönde yüzemez. Yol gerisingeri suçsuzluğa, yaratılmamışlığa, Tanrıya değil, ileriye götürür insanı.
Ne var ki, hayatta her şey bizim düşündüğümüz kadar basit, zavallı budalaca dilimizdeki kadar kaba biçimde olup bitmez.
Göğüs, beden her zaman tektir, içinde barınan ruhlar ise iki ya da beş değil, sayılamayacak kadar çoktur; insan yüz zardan oluşmuş bir soğana, pek çok iplikten dokunmuş bir kumaşa benzer.
Kimin yaşam yoğunluğu başından beri böylesine zayıf nitelik taşırsa, dünyanın hiçbir ilacı artık onu ayakta tutamaz.
468 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.