Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kasketli

Kasketli
@__Prometheus_
Ne senden öncesi , ne senden sonrası...
... Tacdin'de vardı azıcık şuur, Aşk onda bırakmıştı bir parça kusur. Dedi ki: «Kalk kardeş! Yatağın içinden. Yeter ah çektiğin yaralann elinden. Bizler arslanız, onlarsa ceylân, Onların elinden inlememiz çok ayıp». Memo aşkla pişmişti tamamiyle, Dedi ki: «Kardeş! Meğer sen çiğsin. Sanma ki sağlamım
(1) Heyula: Bazı bilginlerce evrenin ilk maddesi olarak kabul edilen madde. (2) Cevher, kendi başına varlığını gösterebilen madde, taş gibi. Araz ise kendi başına varlığını gösteremeyen, bu hususta cevhere muhtaç olan varlık, renk gibi.Kitabı okudu
Reklam
Fakat Tacdin herkesten ve bütün yakınlarından O kadar kardeş, baba ve amcalarından. Bir genci kendine kardeş yapmıştı. Hayır... Yanılıyorum ben... Çıra yapmıştı kendine. Kardeşini görmediği gün. Çıra görmeyen geceye döner. Dünya ona karanlık olurdu hepten. Güneşti çünkü kardeşi, uzaklaşmıştı ondan. O, Tacdin'in sevinç arkadaşı ve gam ortağıydı, Başı dertli bir gençti, adı da Memo. Memo da ona tam tutkun, Kardeş, baba ve amca gibi bile değildi. Gerçi ahiret kardeşiydi ikisi. Ama sanırdım ki dünya ve ahirettir ikisi. Tacdin Divan Vezirinin oğluydu, Memo da Divan Kâtibinin. O iki genç, fakat birbirine tutkun kardeş, O iki kardeş ve birbirine bağlı dost. Zamanın Mecnunu ve Leylâ'sıydı, Biri çağın Vamık'ı, diğeri Azra'sıydı. Onlar gönülden dosttular, başıboş değil Aynen güneş ve Müşteri yıldızı gibi.
Sonu olmayan sınırsız güzelliğin, Zaten sonu gelmez âşıklarının. Fakat âşıklarla arzu sahipleri ayrıdır. Bir kısmı faydalanmak ister, öteki feda olmak. Bazıları canları için ister cânânı. Bazıları da cânânları için verir canı. Kimisi kavuşmak ister, Tacdin gibi. Kimi de derdi seçer, Memo ve Zin gibi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Haremin sahanlığı nazeninlerden. Hurilerle dolu olan bir cennetti. Cennetinde huriler çoktu onun. Huzurundaki hizmetçileri de meleklerdi onun. Fakat devlet soyunun iki evlâdı vardı ki, iffet bahçesinin iki turfandasıydı. O şahın yanında iki sultan vardı. O mehtabın yanmıda iki güneş vardı. Yani o yüce soydan
Hikâye sayfasının yazıcısı. Rivayet tablosunun eleştiricisi. Şu plânla resim ve tablo çizdi. Şu tarzda kalıbı bastı ve süsledi: Dedi ki: Geçmiş zamanda bir padişah. Çıktı, hükümdarlığında üstün olarak. Çeşitli halklar ona itaat eder, bojnm eğerdi. Soyu Arap, kendisi Kürt bejdydi. Tahtı Cizre'deydi
(1) Burada --Tevriye» var. Çünkü Halid'e --Allahın Kılıcı»- denilirdi. (2) -«Zeyn» süs anlamınadır, bey'in adının yarısıdır.Kitabı okudu
Reklam
KİTABIN KÜRTÇE YAZILIŞ SEBEBİ
Hânî kemalsizliğin kemale ermesinden dolayı, Kemal meydanını boş buldu. Yani kabiliyetinden ve ehliyetinden değil. Sadece hamiyet ve aşiret tutkunluğundan. Kısacası: inattan ya da çaresizlikten, Mutat hilafî olarak bu bit'atı işledi. (1) Duruyu bir yana itip içti tortuyu, İnci gibi olan Kürt dilini Düzene
Senin emrin «OL» sözcüğüyle iki âlemi birden Varlığa getirdi; gerçi amaç insandı. Bu iki âlemden biridir insanm kendisi, «Ol» ve »Oldu» emrinin bir harfidir (1). İşte gerçekten gerçek olan, o harftir; Hem o emir, hem de yaratış senin kudretine bağlıdır. Cisimler maddeden resmedilmişler. Ruhlar ise kutsallıkla nişanlanmışlar. Bu ruhlarla cisimler cebirle, zorla Çiftleştirilmişler Allahın emriyle. Maddenin değeri gerçi düşüktür Ama kutsallık, güzelliğin ışığmdandır. İşte bu harf, işlemesi ince bir nakıştır; Gel gör ki amacıyle anlamı derin mi derin. Gerçi görünüşte, sen onu en küçük olarak göstermişsin Ama asIında o, en büyük kalemin nakşıdır. Görünen ve görünmeyen hep onda mevcuttur; Erdem de, kusur da hep onda gözükür.
akasyalar yazlık sinemasında ömrümün afişi olmalıdır çocukluk bölümünün zaten iyi insan bir sevdiği artisti unutamaz bir de akasyaları eğer ki çocukluğuna açmışsa yenir de o biliyorsun ondan sonra ne zaman T elini tutsa hatırlarsın tadını neyse geç oldu ağbiciğim şimdilik bırakalım istersen bırakma kağıt bitti zaten ama ömür bu hep yazmaya sebep nasılsa devam edeceğiz yazmaya yaşamaya.
İkimizde seni seviyoruz ne güzel Olmuş yerlerine bakıyoruz Bütün aynalarda ikimizde seni beğeniyoruz ne güzel mevsimler geçiyor üstümüzden susuz bir yolculuk tıka basa dolu mataralar arasında ikimizde seni seviyoruz ne güzel söylenmiş sözleri tekrarlamaktan ve incinmekten yine eski yaralarımızdan korkuyoruz ikimizde saklanıyoruz ne
iyileşmez hiçbir yara bilirsin tortusu kalır hangi ses unutturabilir ilk bıçağın yankısını sende rehin kalmıştır gecenin saplantısı hiçbir yara hiçbir zaman iyileşmez bilirsin saklısı kalır yel esince sızılanır su susunca ikindilerde herşey vakitsizce gelişir çünkü bilirsin hiçbir yara hiçbir zaman tam olarak iyileşmez.
Reklam
gerdan sözcüğüne bir kuyumcuda da rastlayabilirsin bir kasapta da kalbin sızlamaz...
sen güzel olmadan önce bu kadar güzel değildi güzel bir yüze bir perçem ne zaman uğrar tende rüzgar nasıl kayar sırtındaki ürperti tabiatın en büyük mucizesidir bir deprem bur tufan nasıl çaresiz kalır? sen böyle güzel güzel böyle sen gelecek sen bekliyorum gelme sen de olur sen de yeter o zaman mutlaka olur sen deniz olalı böyle görünmeye başladı mavi göz göre göre büyürmüş umut didişe didişe aşk yenişe yenişe mavi yeşile yeşile...
sonra unutmak vardı hatırlamak içindi bütün muallak resimler hiç olmamış gibi yapmak öküz öldüren bir hasrete...
tam soruyordum: "madem ölecektin niçin bu kadar güzeldin?" peçetedeki balığı gördüm ağlıyordu niçin ağlar peçetedeki balık diye sordum "bir mendil niye kanarsa ondan" dedi Gürdal.
senin adın buzul mavisi! çünkü mavilerde uyur, benden sana geçen sende beni kalkındıran ne varsa! sevdiğim, açlığımın uzak ufku, her sabah; güneşten ne zaman işaret alırsan ne zaman dar gelirse soluğun böyle uzun sarılmalıklara, fikrini kurcalarsa eğer aşık korkular, işte o zaman mavilere, mavilere uyandır beni...
100 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.