Bu ve bu gibi yazılar bana adalet timsali Hz. Ömer Efendimiz'in çok bilinen bir malumatını hatırlatır. "Hz. Ömer halife iken, bir gece makamına ashaptan (Hz.Muhammed’e inanan, O’nu gören ve müslüman olarak ölen kimseler) biri gelir ve selam verip oturur.
Fakat selamı alınmaz. Hz. Ömer önündeki işle meşguldür ve konuk merak içinde bekler.
İşini bitiren Hz. Ömer, önünde yanan mumu söndürdükten sonra ikinci mumu yakar ve konuğunun gözlerinin içine bakarak “Aleyküm selam...” der.
Konuğu sorar:
- Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve bir mumu söndürüp diğer mumu yaktıktan sonra konuşmaya başladın?
Hz Ömer cevap verir;
- Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için, kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle konuşmaya başladım.
Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder;
- Ya Rabbi! Hz Ömer’i bizim başımızdan eksik etme." Aslında sevgili Efendimiz (s.a.v) 'in:
أَصْحَابِي كَالنُّجُومِ بِأَيِّهِمُ اقْتَدَيْتُمُ اهْتَدَيْتُمْ
" Ashabım yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz. " buyurduğu üzere her daim örnek alınacak, bizleri dünya ve ahiret saadettine ulaştıracak rehberlerimiz belli.