Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Buket
Buket
@__skairipa
Yol benim, yollar benim...
1036 okur puanı
Mayıs 2018 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Mutlu ölüm olur mu?
Uzun zamandır bir kitaba inceleme yazma isteği doğmuyordu içimde. Albert Camus’un Mutlu Ölüm’ünü okurken kendi kendime konuştuğum hatta yazarla konuşuyormuşum gibi hissettiğim çok yer oldu. Varoluşu, yaşamın anlamını bu kadar anlaşılır anlatabilmesi Camus’a olan hayranlığımı artırıyor.
Kitabı Kadıköy’de bir kitapçının kapısının önündeki sepette
"Izdırap çekiyorum. Sen de beni seviyor musun?" diye inliyor. Yanında duran Açığma-Kün "Sus, sus, ben de ızdırap çekiyorum." diye yanıp yakılıyor. Fakat "Ben de seni seviyorum." demiyor ve yıllar böylece akıp gidiyor." Edebiyat öğretmeni Ayşe Pusat eşi Selim Pusat'a sonunu paylaştığım bu Uygur masalını
Biz yaşamak korkusunu dünyaya beraberimizde getiriyoruz.
Yine Peyami Safa ve yine mükemmel bir roman: Biz İnsanlar. Biz İnsanlar, Peyami Safa'nın son romanıdır. Yani ustalığının zirvede olduğu bir dönemde yazılmıştır. Olaylar, Milli Mücadele döneminde geçmekte ve kitapta materyalizm, sosyalizm, mandacılık ve milliyetçilik akımlarının etkisi görülmektedir.
Orhan, materyalist bir öğretmendir. Babasının
Okur Takip Önerileri
Yalnızım, evet, herkes yalnızdır, yalnızız.
"Romanın konusu insandır." diyor Peyami Safa. Her şeyden önce insan ruhunun izah edilmesi gerektiğine inanıyor. İnsanın iç macerasını, ruhunu derinlemesine analiz eden, saptama ve çıkarımlarını okuyucuya ustalıkla aktaran, tahlil yeteneği mükemmel bir yazar.
Yalnızız; gittikçe yalnızlaşan ve bireyleşme yolunda ilerleyemeyen insanı,
Bir insan düşünün... sevmesini gerçekten bilen, eşinin yokluğunun ardından şiirleri ile yalnızlığını ve acısını paylaşan... tek başınalığın verdiği çaresizliği şiirleri ile başkalarına duyurmaya çalışan... sen çok güzel seviyorsun Şükrü Erbaş.
"Ne olurdu kokunun da fotoğrafı olsaydı
Sesin fotoğrafı. boşluğun fotoğrafı.
Parmak ucundaki karıncanın
Ruhtaki üşümenin...
Ölüm kimseyi bu kadar yalnız bırakmazdı."
"Sözlerimi toparlıyorum usul usul
Dünya, seni sevdiğim dünya değil."
Öncelikle herkese merhabalar. Ben kitabın konusunu incelemekten ziyade bende oluşturduğu duygusal yoğunluktan ve farkındalıktan bahsetmek istiyorum. Kitaba başlamadan önce bana farkına varmadığım bir çok şeyi fark ettireceğini biliyordum ve beni biraz ürkütmüyor değildi. Çünkü Nietzsche'nin de söylediği ve benim kendime sorduğum bir soru vardı:
Tanıdığım en güzel insanlardan birisidir Beyhan Budak. Kendisini youtube videolarından tanımış ve "keşke bir kitap yazsa da okusak" dediğim biriydi. Başka bir şey istesem olacakmış sanırım.
Öncelikle şunu söylemek isterim ki kişisel gelişim kitaplarını okumaktan pek haz almam. Çünkü bir yığın talimatın verildiği insanları anlamaktan uzak bir anlatımın ağır bastığı yapıya sahipler. Ancak bu kitabı okurken dilinin sadeliği, okuyucuyla sohbet havasında olması, her değindiği konuya yaşantılarından örnekler vermesi kitabı zevkle okumamı sağlamıştı.
Beyhan Budak'ın insanlara hitap ederken "güzel insan" demesi beni çok öncelerden beri etkiliyordu. Kitabın isminde de bunu kullanması beklediğim ve memnun olduğum bir durum. Kitapta hayata dair her şey var. Okuyucuyu zorlamadan, basit yöntemlerle problemlerini aşmalarına yardımcı olacak, en önemlisi anlaşıldığını hissettirecek bir kitap. Kitabı okumanızı ve youtube kanalından videolarını izlemenizi tavsiye ederim. Son olarak unutma "mükemmel değilsin ama değerlisin." :)
Dönüşüm Kafka’nın 1912 yılında 3-4 günde bitirmeyi öngördüğü, korkunç olarak tanımlandırdığı bir öykü.
Kitap Gregor Samsa'nın bir böceğe dönüşmesiyle başlıyor. Kitabı okuduğumda Kafka'nın hayvan olarak neden böceği seçmiş olduğunu az çok anladım. Gregor böceğe dönüştükten sonra ailesinin ekonomik yükünü kaldıran birisi olarak işine devam edememiştir. O, işe nasıl gidebileceğini, ailesini zor durumdan nasıl kurtaracağını düşünürken ailesinin Gregor'a olan tutumu oldukça kötüydü. Aile, toplumumuzda en samimi ilişkimizin bulunduğu yapı olarak görülsede alışılmışın dışına çıkıldığında ailenin bile seni ezebileceğini, yok edebileceğini bu kitapta görebilirsin.
Gregor hayatı boyunca bir çeşit köledir. İşte, ailede istenileni yaptığı sürece sevilir ve kabul edilir. Ne zamanki bir böceğe dönüşür ve beklenileni karşılayamaz o zaman hiçbir değeri kalmaz. Herkes ondan iğrenir. Böceğin iğrençliği, sürüyle çelişen bireyin iticiliği ve istenmezliği ile özdeştir.
Son olarak kitabin sonunda Ahmet Cemal'in incelemesinden bir alıntı yapmak istiyorum: "Birey olmasını başaranlara düşman kesilen son toplumlar ve bu toplumların en güçlü temeli olan, çocukların hep iyiliğini, gerçekte ise sürekli köleliğini isteyen son aile yapıları yeryüzünden silenene değin, Kafka'nın Dönüşüm'ü geçerliliğini koruyacaktır."
Halil Cibran(1883-1931), Lübnanlı felsefe yazarı, romancı, şair, ressam, hakikat arayışındaki bir bilgedir.
Kitap "Geminin Gelişi" bölümü ile başlamaktadır. Bu bölümde El Mustafa, Orphalese kentinden bir geminin gelmesi ile ayrılacaktır. Fakat bu kentten ayrılmadan önce kentteki insanların El Mustafa'ya soruları vardır. Bu bölümdeki en sevdiğim alıntı "Çünkü kalmak, bir kalıbın içine hapsolmak demek" olmuştu.
Daha sonraki "Aşka Dair" bölümünde El Mitra bize aşktan söz et der ve halkın soruları başlar. Halk çeşitli konularda sorular sorar. Evliliğe dair, çocuklara dair, vermeye dair, yemeye ve içmeye dair, çalışmaya dair, sevinç ve kedere dair, evlere, giysilere, almaya ve satmaya, suç ve cezaya, yasalara, özgürlüğe dair, akıl ve tutkuya, acıya, kendini bilmeye dair, öğretmeye, dostluğa, konuşmaya, zamana, iyiye ve kötüye, duaya, hazza, güzelliğe, dine ve ölüme dair öğütler verir.
Kitap anlaşılması kolay olmayan, derin düşünmeyi gerektiren bir kitap. 54 sayfa çok az gelebilir ancak kitabın kendisi alıntı niteliğinde olduğu için her cümle üzerine ayrıntılı düşünmeyi gerektirmektedir.
Kitabı 5 kez daha okusam her defasında bana farklı şeyler katar. İlk defa okuyormuş gibi bir his yaratır. Kitap anlayanlar ve benimsemeye çalışanlar için nimet niteliğinde bir kitap. Çünkü hayata dair çoğu konu ele alınmış ve çok değerli öğütler verilmiştir. Herkese okunmasını ve okurken ayrıntılı düşünülmesini tavsiye ederim.
''Bakabiliyorsan, gör. Görebiliyorsan gözle.'' diyerek başlıyor Jose Saramago Körlük kitabına. Jose Saramago'nun 1995'te yazdığı Portekizce roman. 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazarın en ünlü romanlarından birisidir. Kitabın oldukça etkileyici ve ilginç bir konusu var. Düşünüyorumda hiç kimse ''bir gün herkes kör olsa acaba neler olur?'' diye
