Aydınlık toplamak yasak bana
Heybemde bin yıllık gurbet
Her yer karanlık
Kendimi hangi sokağa atsam
Bugünü yarını
Göremedim
Sayfalar derledim bende kalan izlerden
İki satır bana oldu
İki asır hasret
Akşamlar gibi meğer
Sayfalar da kararırmış
Bilemedim
"Benim ümidim... Yağını nereden alıyor? Fitilini kimler tazeleyip yakıyor? Bilmem, bilmem... Fakat, bu umut benim tek gıdamdır. Bu umut benim yaşama gücümün en son parıltısıdır." (sf. 109)
Atmosferde kayıp biten yıldız hafifliği kadar düşüm,
Yokluğunun dayanılmaz boşluğunda
Alevlerle üşümüşüm.
Mevsim güneş saçsa,
Toprak çiçek açsa,
Ne çıkar?
Yoksa senin gülüşün,
Renksizdir, mehtapsız deniz zifirisi kadar;
Âlemin görünüşü...
Diyarbakır'da sakalım suçludur saklanır
Hırçın Fırat'ta asi ruhum ayaklanır
Her yanıma bu topraktan meziyetler saplanır
Bu beden ancak teneşirde paklanır
Şimdi suskunum,şimdi beyaz, şimdi durgun
Neden dağlarıma kara bulutlar vurgun
Ben gezerim terki diyar ruhum göklerde
Anlatamam hallerim nasıl hasta nasıl yorgun
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.
Su olsan kimse içmez,
Yol olsan kimse geçmez
Elin adamı ne anlar senden?
Çıkarsın bir dağ başına
Bir ağaç bulursun,
Tellersin, pullarsın,
Gelin eylersin.
Bir de bulutları görürsün, bir de bulutları görürsün
Bir de bulutları görürsün
Köpürmüş gelen bulutları
Başka ne gelir elden?
Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı
Tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı!