Önce, hayatta kalmayı seçeceğim. Önce beni sevmeyi öğreneceğim. Önce benim, kim, ne olduğuma dair yargılarımdan vazgeçeceğim. İsteklerimi önce benimle gerçekleştireceğim ki başkasının ruhuna musallat olmayayım. Önce benim en iyi halimi ortaya çıkaracağım. Önce kendi omzumdan öpeceğim. Kendi alanımı sahipleneceğim. Hatasıyla günahıyla kendi "bugüne mahsus" varlığımı kabul edeceğim. Kendi hayatımı kutlayacak, kendi huzurumu kutsayacağım. Önce ben ayakta kalacağım ki başkasının sırtına devrilmeyeyim. Önce ben ayakta kalacağım ki başkaları benim üstüme basıp geçmesin.
"Kadına ve erkeğin her birine ayrı üstünlükler verdik. Birbirlerine verilen üstünlükleri ele geçirmeye çalışmasınlar."
(Nisa s.32-34)
"Her kim kendi yapısına uygun bir toplumsal role, toplumsal kimliğe kavuşursa/kavuşturulursa maksimum fayda/nasip elde eder." Arapça nasip hem dimdik ayakta durabilmeyi hem de faydayı ifade eder.
İnsanlar ifade özgürlüğünü kullanmak istiyorlar ama bir düşünceye sahip olmadan. Ya da düşüncesinin yanlış olma ihtimalini hesaba katmadan ve bunun muhasebesini yapmadan "ifade etme özgürlüğümüzü kullanalım" diyorlar. İfade özgürlüğünün de bir ahlakı olması gerektiği açıktır.
"... Yağmurdan sonra köpük gider, kum kalır."
(13/Ra'd,17)
Yani söylenilen hakikat ise izi kalır ve herkes ona kulak verir; değilse zaten unutulmak kaderidir, çeker gider.