Sonra mı? Sonra ne mi yapacaktı? Bilmiyordu. Belki yine sürdüregeldiği yaşamına dönerdi, belki hiçbir şey yapmazdı, belki ölürdü. Onun için hepsi birdi. Bunu düşünmek, sanki kendi ölümünden sonra ne yapacağını düşünmekmiş gibi anlamsız geliyordu: Yapacağı hiçbir şey yoktu elbette. Şimdiden bilebileceği hiçbir şey yoktu.
Bugüne kadar hep, büzülüp uzaklaşması gereken şeyin genel olarak dünya olduğunu sanmıştı. Oysa dünya değildi, insanlardı. Öyle görünüyordu ki dünyada, insanları boşalmış bir dünyada pekala yaşanabilirdi.
Binlerce yıldır aynı sözleri etmişler, aynı sevişmelerde bulunmuşlar, aynı çocukça sorunları yaşamışlar. Acaba hayat denilen şey tümüyle komik bir hikaye, inanılmaz, ahmakça bir masal değil mi? Ben kendi masalımı, kendi öykümü yazmıyor muyum acaba?
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı.