Kafka,Amerika’yı görmeden Amerika adlı eseriyle Amerika’nın ruhunu ortaya sermişti.Rimbaud,Sarhoş Gemi’yi yazdığında hiç deniz görmemişti.Katil psikolojisini en iyi anlatan Dostoyevski hiç cinayet işlememişti.Babalar ve Oğullar’ı yazan Turgenyev,baba değildi ve çocuğu yoktu.Milton,Kayıp Cennet’i yazdığında görme engelliydi.Her gün yüksek sesle şiirinden dizeler okuyup kızlarına yazdırıyordu.Tarık Buğra,babanın bakış açısından oğul sevgisini anlattığı Oğlumuz öyküsünü yazdığında çocuğu yoktu ve bekârdı.Blaise Cendrars hiçbir zaman Trans Sibirya Ekspresi’yle Rusya’yı katetmemiş,İran’a gitmemiştir.Her şey uydurmadır fakat edebî olarak gerçektir.Blaise Cendrars yazıyla var olur,seyehat eder ve bizi seyahat ettirir.1955’te Pierre Lazareff,”Fakat Blaise,neticede sen hiçbir zaman Trans Sibirya Ekspresi’ne binmedin!”dediğinde Blaise Cendrars zekice yanıtlar:
”Ne fark eder,hepinizi bindirmedim mi?”
https://1000kitap.com/okuyanspagetti
Olmak istediğim her şeyi olmam,yaşamak istediğim bütün hayatları yaşamam mümkün değil.İstediğim bütün yetenekleri geliştirmem mümkün değil.İstememin nedeni ne peki?Hayatımda,olası bütün zihinsel ve fiziksel deneyimlerin her bir rengini,tonunu ve her çeşidini yaşamak istiyorum.
Ölüm çok güzel olmalı,
yumuşak,kahverengi toprakta yatmak,
birinin başının üzerinde çimlerin dalgalanması ve sessizliği dinlemek.
Dünün olmaması ve yarının olmamamsı.
Zamanı unutmak,hayatı affetmek,barışta olmak…
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
Fedakârlığımı anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.