Kendimizi özgür zannediyoruz oysaki sadece ipimizi biraz uzun bırakmışlar. Sınırlara gelince fark ediliyor bu. Dışarı çıkmak isterken kendini cama vurup duran yarı delirmiş karasinekler gibiyken. Sadece geceleri, yapayalnız ve yalınayakken anlaşılabilecek şeyler var.
(Emrah Serbes, Hikayem Paramparça)
Uyuyunca geçmeyen acıları varmış Sururi'nin,
O da ebedi uykuyu seçmiş.
Bir sabah ölüsünü bulmuşlar evinin holünde,
Upuzun yere serilmiş yüz kiloluk bir gövde.
Banyoda boş bir ilaç kutusu.
Beş gün önce öldüğü anlaşılmış otopsisinde
Beş gün merak edilmeyecek kadar yalnızmış Sururi.
İntiharından beş gün sonra duyduk
İrademe yenik düşüp de adımladığım tüm yollar
Ve yol boyu uzanan bütün mahluklar,
Bugün beni pişmanlıklar içinde boğmaya geliyorlar..
Korkuyorum.
Hatalarımın pençesi içinde,
Kum olmayı diliyorum.
Su olmayı diliyorum,
Akacak yer bulup
uzaklara süzüleyim istiyorum.
Azabından korktuğum o pençelerin, Kavrayamadığı hava olayım istiyorum..
İstiyorum, istiyorum fakat
Benliğimi lime eden;
Bakışları gözlerinden fırlayan,
Farkediyorum..
Kaçış, göçüş yok.
Bağlı elim kolum;
Mahkümum..