Gregor Edison’a jeneratörünün randımanını hangi işlemle artırabileceğini tarif ettiği bir seferinde: Peki, dedi patron ona, hadi yapın bakalım. Başarırsanız size elli bin dolar. Gregor işe koyuldu, altı ayını harcadı, sonunda jeneratör tam formunda çalışıyordu: Gregor koşup durumu patronuna bildiriyor
iyi, diye haykırıyor koltuğuna kurulmuş Edison, iyi, çok iyi. Gerçekten mi, diye soruyor Gregor, memnun oldunuz mu. Bayıldım, diyor Edison memnun mesut. Bu durumda, diye şansını denemek üzere söze başlıyor Gregor, ama cümlesini bitiremiyor. Bu durumda ne, diye sözünü kesiyor yüzü düşen Edison. Şey yani, diye cesaretleniyor Gregor, elli bin dolar diye bir şey söylediydiniz ya. Ne yani Gregor, diye sözünü kesiyor Edison masasının altında diğer bacağı üstündeki bacağını indirerek, Amerikan esprisini anlamadınız mı yoksa?
Bu kez Gregor ayağa kalkıyor, askılığa yöneliyor, orada duran melon şapkasını alıyor, sonra kapıya doğru yürüyor, tek sözcük söylemeden açıyor, kapıyı öylece açık bırakıp çıkıyor, saymanlığa uğrayıp hesabını kestiriyor, atılan bu kazıktan sonra ne yapacağını düşünerek sokağa yöneliyor.