Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mert Yılmaz Birinci

Mert Yılmaz Birinci
@_mB_
Cemal Süreya'nın dediği gibi: “1944 yılında Dostoyevski’yi okudum. O gün bugündür huzurum yoktur. Biyografim bu kadar.”
Sabitlenmiş gönderi
Bu kitapları günde bir iki saat okursak belki...
"Belki kitaplar bizi mağaradan biraz çıkarabilir. Belki hep aynı, lanet olası, çılgınca hataları yapmaktan alıkoyabilirler bizi! ...Tanrım, anlamıyor musun Millie? Bu kitapları günde bir iki saat okursak belki..."
Reklam
“...O halde kendi doğasıyla uyumlu olan ve başka hiçbir yolla elde edilemeyen yaşam mutludur: Öncellikle zihnimiz sağlıklı olmalı ve kendi sağlığını kalıcı bir şekilde elde etmiş olmalı, sonra cesur ve dinç olmalı, dahası en güzel şekilde sabreden, farklı dönemlere ayak uyduran, kendi bedenine ve onu ilgilendiren her şeye dikkat eden ama bunun için dertlenmeyen, yaşamı meydana getiren hiçbir şeye ilgisiz kalmayan ama hayranlık da duymayan, talihin armağanlarından faydalanıp onların kölesi olmayan bir karakterde olmalı.”
“İnsan yaşamıyla ilgili olarak çoğunluğun tercihlerini örnek alma zorunluluğu hissetmemeli, aklı temel almalı, akla karşı duran kalabalıktan kendini kurtarmalıdır. Kendi içine çekilip yaşamı felsefe yoluyla düşünmeye başlayan insan, çoğunluğun, yeryüzüne özgü, aslında hiçbir değeri olmayan birçok gereksiz şeye değer verdiğini, bu yüzden onlardaki dışsal unsurlara dayanan mutluluk görüntüsünün sahte ve geçici olduğunu anlayacaktır. ~ İyiyi ve kötüyü doğru bir muhakemeyle, yani aklını ölçüt alarak belirleyen, ahlâkî doğruluğa önem veren, ölçüsüz hazları reddetmenin gerçek haz olduğunu bilen ve erdemli yaşayan insan gerçekten mutludur. Bu mutluluk, talihin sunduğu geçici lütuflara sırt çevirdiği ve kaynağını sadece bireyin kendi özüne dönmesinde bulduğu için, sarsılmaz ve değişmez bir niteliktedir. Bu bağlamda mutlu yaşamak, doğayla uyumlu yaşamaktır. Doğaya aykırı ve erdemlerden uzak yaşamak ise yanlış bir şekilde yaşamın kısa ve eksik olduğu algısını doğurur, oysa yaşam doğru değerlendirildiğinde insana yetecek kadar uzundur. Makam ve şöhret peşinde koşmak, yarını düşünürken bugünü kaybetmek, başka deyişle anı yaşayamamak yaşamı kısaltır.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Çocukluğunun ilk yıllarından beri kalbine bir keder dikeni saplanmıştı ve yaşamının her anı bu dikeni yerinden çıkarmakla daha çok batırmak arasında gidip gelen bir tahterevalli oyunuydu. Tüm çocukluğu, sonrasında yaşayacağı hayal kırıklıklarına hazırlanmakla geçmişti.”
–birkaç tane duygusal romans da söyledi,– ve şöyle dedim: “Çok güzel romanslar söylediniz, ama dinleyenlerin kalpleri de sizinki kadar temiz mi acaba?”
Sayfa 17
Reklam
— Krestyan İvanoviç, ben dolambaçlı yollara sapmadan, düzgün, açık yollarda yürürüm çünkü o yolları önemsemem ve onları başkalarına bırakırım. Belki sizden de benden de temiz olanları aşağılamak niyetinde değilim... İmalı sözlerden de hoşlanmam; ikiyüzlülüğe de tenezzül etmem; iftiradan ve dedikodudan tiksinirim. Maskeyi sadece maskeli balolarda takarım, insanlar arasında dolaşırken değil.
Sayfa 13
“Ama burada yeni bir öykü başlıyor: Bir insanın yavaş yavaş yenilenmesinin, yeni bir hayat bulmasının, bir dünyadan başka bir dünyaya geçmesinin, hiç bilmediği yepyeni bir gerçekle tanışmasının öyküsü... ve bu öykü yeni bir kitabın konusu olabilir. Bizim şimdiki öykümüzse burada bitiyor.”
Sayfa 687Kitabı okudu
“Bugün, hiçbir temeli olmayan, soyut, amaçsız bir tedirginlik, yarın sonucunda hiçbir şey elde edilmeyecek bitmez tükenmez özveriler! Hayatta onu bekleyen şey buydu! Sekiz yıl sonra ancak otuz iki yaşında olacağı, demek ki önünde koskoca bir hayat bulunduğu önemli miydi? Hem ne diye yaşayacaktı? Erişmek istediği şey ne olacak, neye doğru koşacaktı? Yalnızca var olmuş olmak için yaşamak! Ama o eskiden de bir düşünce, bir umut, hatta bir hayal uğruna bütün varlığını binlerce kez feda etmeye hazır bir insan değil miydi? Yalnızca var olmak ona her zaman az gelmiş, o hep daha fazlasını istemişti. Kendisini başkaları için söz konusu olmayacak birtakım haklara sahip bir insan gibi görmesinin nedeni de, belki yalnızca isteklerindeki bu güçlülüktü.”
Sayfa 678Kitabı okudu
"...En sevdiğim şey uzanıp yatmak ve düşünmekti. Boyuna düşünürdüm... Sonra düş görürdüm, tuhaf tuhaf düşler... Bunların ne tür düşler olduğunu anlatmam gereksiz! Ancak, işte bu sıralarda düş gibi bir şeyler kurmaya başladım... Hayır, böyle değil! Yine anlatamadım!.. Biliyor musun, o sıralar durmadan kendime şunu sorardım: Neden böyle aptalım ben? Madem başkaları aptal ve ben onların aptal olduklarını kesin olarak biliyorum, öyleyse neden onlardan daha akıllı olmak istemiyorum? Sonra, herkesin akıllı olmasını beklemenin çok uzun süreceğini anladım, Sonya. Bir de bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini... İnsanların değişmeyeceğini, onları değiştirebilecek kimsenin bulunmadığını ve bunun için çaba göstermeye değmeyeceğini!"
Sayfa 521Kitabı okudu
“ — Dün seni benimle birlikte gelmen için çağırmamın tek nedeni, senden başka kimsemin olmayışıydı. Sonya ürkek ürkek: — Nereye çağırmıştın? -diye sordu. Raskolnikov acı acı gülümseyerek: — Korkma, hırsızlığa; cinayet işlemeye değil, -dedi.- Farklı insanlarız biz... Biliyor musun, Sonya, dün seni nereye çağırdığımı daha şimdi, şu anda anladım... Dün bilmiyordum bunu, nereye gideceğimizi ben de bilmiyordum. Bir tek şey için çağırdım seni, bir tek şey için geldim buraya. Beni bırakmaman için. Bırakmayacaksın değil mi Sonya?”
Sayfa 517Kitabı okudu
Reklam
“...Sonra birden doğruldu, Raskolnikov'un boynuna atıldı, kollarıyla sımsıkı sarıldı. Raskolnikov kendini hafifçe geri çekti, üzgün bir gülümsemeyle: — Ne tuhafsın Sonya, -dedi,- sana ondan söz ettiğim sırada beni kucaklayıp öpüyorsun! Ne yaptığının farkında mısın? Sonya onun ne dediğini duymamıştı bile, müthiş bir heyecan içinde: — Şu anda bütün dünyada sizden daha mutsuz hiç kimse yoktur! -diye haykırdı ve bir ağlama nöbetine tutulmuşcasına hıçkırmaya başladı. Raskolnikov ne zamandır yabancısı olduğu bir duygunun bir sel gibi içine boşaldığını ve kendisini hafiflettiğini hissetti. Bu duyguya karşı koymadı; gözlerinden yuvarlanan iki damla yaş kirpiklerine asılıp kalmıştı. — Yani beni bırakmıyor musun Sonya? -dedi;- belli belirsiz bir umut titreşimi vardı sorusunda. — Hayır, hayır! -diye bağırdı Sonya. Hiçbir zaman, hiçbir yerde. Nereye gidersen peşinden geleceğim!.. Ah Tanrım! Ah, ne kadar mutsuzum! Ah, niçin, niçin seni daha önce tanımadım! Niçin bana daha önce gelmedin! Ah Tanrım!”
Sayfa 514Kitabı okudu
Ah, Sonya... <3
— Yani siz bütün paranızı o aileye vermediniz mi? Ve o mutsuz aile içinde şerefsiz kişiler de yok mu? — Bence siz bütün üstünlüklerinizle o mutsuz kızın serçe parmağı bile olamazsınız.
Sayfa 378Kitabı okudu
"Acı ve üzüntü, engin bir bilinç ve derin bir yürek için her zaman zorunludur. — Birden, birileriyle konuşur gibi değil de yüksek sesle düşünür gibi ekledi. — Bence, gerçekten büyük insanlar, büyük acılar çekmek zorundadırlar."
Sayfa 330Kitabı okudu
"Şimdi bunlar bir başka dünyaya ait şeyler... Hem de ne zamandan beri... Aslında çevremdeki her şey sanki buralara ait şeyler değilmiş gibi... Odadaki herkese dikkatle baktı. — Sizler de öyle... binlerce verstlik bir uzaklıktan bakıyor gibiyim size..."
Sayfa 286Kitabı okudu
"Diyelim ki... evet, belki namuslu bir insansın, ama namuslu bir insanım diye övünülür mü hiç? Herkes namuslu olmak zorunda değil midir? Hatta temiz bir insan..."
Sayfa 261Kitabı okudu
"Nereye gideceğini bilmiyordu, düşünmemişti bile bunu; bildiği bir tek şey vardı: Bütün bunlara hemen bugün, şu anda bir son vermesi gerekti, yoksa eve dönmeyecekti; çünkü artık böyle yaşamak istemiyordu. Ama nasıl son verecekti? Hiçbir düşüncesi yoktu bu konuda. Aslında düşünmek de istemiyordu. Düşünce denen şeyi kovmuştu kafasından; acı veriyordu düşünceleri ona. Bildiği, hissettiği bir tek şey vardı: Şöyle ya da böyle, her şey değişmeliydi; umutsuzlukla, tuhaf bir inançla ve kararlılıkla, — Değişsin de, nasıl değişirse değişsin, -diye tekrarlayıp duruyordu."
Sayfa 190Kitabı okudu
104 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.