“Sevgiyi değerli kılan, uğruna ölünmesi değil, uğruna emek verilmesidir.”
giriş cümlesiyle beni etkileyen bu kitap; evlilik kurumunun öneminden, eşlerin birbirini tanırken ve evlenmeye karar verirken nelere dikkat etmesi konusunda birçok bilgi ve öneriyle dolu. Değerler kültürü ve korku kültürüyle yetişmiş iki insanın hayatlarından örnekler vererek bu iki yaşam tarzının olumlu ve olumsuz sonuçlarını gözler önüne seriyor. Bu sergilemeyi okuyucularından gelen mektuplarla destekliyor. Bu yaşanmışlık ve tecrübeler akılda kalıcılığı sağlıyor. Doğan Hoca, evlilik ilişkisinde yüz ve canın devreye girmesinden bahsediyor. Yüzün baskın olduğu bir ilişkide canın yalnız kalacağından, canın baskın olduğu bir ilişkide ise evliliğin şizofrenik bir hâl alacağını ekliyor. Bunun çözümünü ise çiftlerin kendini ifade edecekleri CAN alanı yaratılarak ama aynı zamanda toplumsal kültürün de bir parçası olarak uymak zorunda oldukları YÜZ alanı gerektiğini söylüyor. Kitap yalnızca evlenmeyi düşünen değil, birey olmayı başarabilmiş herkesin okuması gereken bir kitap diye düşünüyorum. İncelememi şu üçlük ile bitirmek istiyorum:
Bu can benden geçmeden
Bu dünyadan göçmeden
Bir tek seni sevmek çok değil…
Evlenmeden ÖnceDoğan Cüceloğlu · Kronik Kitap · 20218.4k okunma
Affetme mutluluğu bana ödevimi hatırlattı. Tamamen affettim. Öbür yanağımı uzatmak, kaftanımı aldıklarında gömleğimi de vermek istiyorum ve sadece benden bağışlama mutluluğunu almaması için Tanrı’ya
dua ediyorum!
Uzun zamandır ağrıyan dişini çektirmiş bir adamın duygularını hissediyordu. Hasta, çektiği korkunç ağrıdan ve kafasından daha büyük bir şeyin çenesinden çıkartıldığını hissettikten sonra yaşadığı mutluluğa hala inanamayarak hayatını bunca zamandır zehir etmiş ve bütün dikkatini üzerine toplamış olan şeyin birdenbire artık var olmadığını, yeniden yaşayabileceğini, düşünebileceğini ve ilgilendiği tek şeyin diş ağrısı olmayacağını hisseder.
Başım açık, saçlarımı ikiye
ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbuki suskun ve kederliyim..
Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.
İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.