Reyhan

Reyhan
@_plumeria
*Bana ne? Sana ne? Herkesin benliğine tuttuğu bir aynası olmalı, aynası olmayanlar girmesin lütfen, hele ki karakteri olmamışlar kapının paspasına bile basmadan yoluna devam etsin lütfen.
"Hangisi önce gelir -tavuk mu, yoksa 'tavuk ideası' mı?" Tavuk ve yumurta hakkındaki o eski bulmaca kadar zor bir soru işte. Yumurta olmazsa tavuk olmaz, ama tavuk olma­dan da yumurta olmaz. Tavuğun mu, yoksa tavuk ideasının mı önce geldiğini bulmak da aynı derecede zor mu acaba?
Reklam
Gör­düklerinin hiçbiri sonsuza dek var olamayacaktı. Buna rağ­men yüz yıl sonra burada yine aynı çiçekler, aynı hayvanlar bulunacaktı. Tek tek her çiçek ve her hayvan ölüp unutulsa bile, bir şey buraların nasıl olduğunu "hatırlayacaktı".
Platon'un ebedi modeller üzerine söylediği her şey doğ­ru mu bilmese de, yaşayan şeylerin idealar dünyasındaki sonsuz biçimin kusurlu birer kopyası olduğu düşüncesi çok güzeldi. Bütün çiçeklerin, ağaçların, insanların ve hayvanla­rın "mükemmel olmadığı" doğruydu ne de olsa.

Reader Follow Recommendations

See All
insanlık tam olarak yanıtlayamadığı­mız çok önemli sorularla karşı karşıyadır. Bu durumda iki ihtimal var önümüzde. Hem kendimizi hem de bütün dünyayı kandırıp sanki bilinmeye değer ne varsa hepsini biliyormuş gibi yapabili­riz. Ya da bu büyük sorular karşısında gözümüzü yumup cevap aramaktan tümüyle vazgeçeriz. insanlık ikiye ayrılıyor böylece. insanların çoğu ya bildiğinden kesinkes emin ya da hiç aldırış et­miyor.
Bazen bir tek soruda bin cevaptan daha fazla patlayıcı madde bulunur.
Reklam
"İnsan her şeyin ölçüsüdür." demişti Sofist Protagoras (i.Ö. 487-420). Bununla kastettiği; hak ve haksızlığın, iyi ve kötü­nün hep insan ihtiyaçlarına göre değerlendirilmesi gerektiğiydi.
Neye izin veri­lip neye verilmeyeceği toplum tarafından kararlaştırılıyordu.
"En akıllı kişi, neyi bilmediğini bilendir." Kimden daha akıllı? Eğer filozofun kastettiği, bu dün­yadaki her şeyi bilemeyeceğinin farkında olan bir kişinin, as­lında az şey bildiği halde çok bildiğini sanan birinden daha akıllı olduğuysa, bu görüşe katılmak için çok düşünüp taşın­mak gerekmezdi. Sofie daha önce düşünmemişti bunu, ama şimdi düşündükçe, insanın neyi bilmediğini bilmesinin de bir tür bilgi olduğu giderek daha açık görünüyordu. Bazılarının hiç bilmedikleri konularda kaskatı görüşlere sahip olmasın­ dan daha aptalca bir şey yoktu herhalde.
Herakleitos'un işaret ettiği bir başka nokta, dünyanın her zaman karşıtlıklar tarafından belirlendiğiydi. Hiç hasta olmasak, sağlığın ne olduğunu da bilemeyecektik. Hiç açlık çekmesek, tokluğun keyfini çıkaramazdık. Hiç savaş olmasa, barışın değeri­ni bilmezdik ve eğer kış hiç gelmese, baharın da geldiğini fark et­ mezdik. Bütünün içinde hem iyinin hem de kötünün zorunlu bir ye­ri vardı Herakleitos'a göre. Karşıtlar arasındaki bu sürekli oyun olmadan dünya da var olamazdı.
Her şey hareket halin­dedir ve hiçbir şey sonsuza dek kalmaz. Bu yüzden de "Aynı ır­mağa iki kez giremeyiz". Çünkü ikinci kez ırmağa girdiğimda ben de değişmiş bulunuyorum, ırmak da. -Herakleitos
Reklam
Yetişkinler için dünya normal bir şeydi. Gündelik yaşa­mın yüz yıllık uykusuna yatmışlardı çoktan.
Farklı nedenlerle insanlar gün­lük hayata öylesine bağlanırlar ki, hayata hayret etme duyguları­nı bastırırlar. Çocuklar için dünya ve onun üzerinde olup biten her şey yenidir ve her şey onları şaşırtır. Yetişkinler içinse durum farklı­dır. Birçok yetişkin dünyayı olağan bir şey sayar.
Acıklı olan, büyüdükçe alışkanlıklarımızın sadece yerçeki­mi yasasıyla sınırlı kalmaması. Aynı zamanda dünyanın kendisi­ne de alışırız. Görünen o ki, çocukluğumuz sırasında dünyaya hayret et­me yeteneğimizi kaybediyoruz. Ama bu sırada çok önemli bir şe­yi de kaybetmiş oluyoruz. Filozofların tekrar hayata kazandırmak istedikleri şey de budur işte. Derinlerimizde bir yerde bir şey bi­ ze hayatın büyük bir sır olduğu söyler. Bu, düşünmeyi öğrenme­den çok önce yaşadığımız bir duygudur.
Hayatta en önemli şey nedir? Açlık çekilen bir ülkede biri­ ne bu soruyu sorarsak cevap "yemek" olacak; donmakta olan bi­rine aynı soruyu sorarsak cevap "sıcak" olacaktır. Kendini yalnız ve çaresiz hisseden birine soracak olursak cevap mutlaka "diğer insanlarla beraber olmak" olacaktır. Ama bütün bu ihtiyaçlar giderildikten sonra, bütün insanla­rın ihtiyacı olan bir şey daha var mıdır hala? Filozoflar buna "evet" diye cevap verirler. Onlara göre insan sadece ekmekle yaşayamaz. Tabii ki bütün insanlar yemek yemelidir. Ayrıca sevil­meye ve ilgi görmeye ihtiyaçları vardır. Ama bütün insanların ih­tiyacı olan bir şey daha vardır: Kim olduğumuzu ve neden yaşa­dığımızı bilmek. Neden yaşadığımız konusuna ilgi duymak pul biriktirmek gibi rastlantısal bir ilgi değildir. Böyle sorularla ilgilenen insan neredeyse bu gazegende var olduğumuzdan beri insanların üze­rinde konuştukları bir şeyle ilgilenmiş oluyor. Uzayın, yerkürenin ve burada oluşan hayatın ne olduğu sorusu, son olimpiyat oyun­larında en fazla altın madalyayı kim aldı sorusundan çok daha büyük ve önemli bir sorudur.
Birçok insanın çeşitli hobileri vardır. Kimileri eski para veya pul biriktirir, kimisi el işlerinden zevk alır, kimisi de bütün zamanını bir spor dalına ayırır. Okumaktan hoşlananlar da çoktur. Ancak okuduğumuz şeyler de birbirinden çok farklıdır. Birileri sadece gazeteleri ve çizgi romanları okur, başka birisi roman okumaktan, diğer birileri ise astronomi, hayvanlar alemi veya teknik buluşlar gibi deği­şik konuları içeren kitaplardan hoşlanır. Eğer ben atlarla veya değerli taşlarla ilgileniyorsam diğer. bütün insanlardan bu ilgimi paylaşmasını bekleyemem. Televiz­yondaki bütün spor karşılaşmalarını nefes almadan seyrediyor­sam, başka birinin sporu can sıkıcı bulabileceğini de kabul et­mem gerekir.
2,910 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.