Rumeysa
Rumeysa
@_rummeysa_
flâner...
Öğrenci
ELL 4/4
Mardin
22 reader point
Joined on November 2022
Şu anda okuduğu kitap
Zülfü Livaneli'nin ,her zamanki gibi, hayranlıkla okuduğum eserlerinden biriydi. Varlıklı bir adamın satın aldığı ve 40 evden oluşan cennet benzeri bir ada...Bir devlet adamının adaya yerleşmesine kadar ada halkı martılarla huzur içinde yaşıyordu. Fakat darbeci devlet adamının adaya yerleşmesiyle adadaki doğal denge zedelenir ve geri dönüşü olmayan bir bozulma yolunda sürüp gider. Ada halkı önceleri dost bildiği martıları başkanın kışkırtmaları sonucu ezeli bir düşman olarak görmeye başlar. Martıların çok rahatsız edici olduklarını ,bu nedenle onları yok etme fikrini ada halkına sunar. Her ne kadar çoğu gönülsüz olsa da buna, mecburen kabul ederler. Bu olaylar üzerine kızgın olan martılar ileri gider ve ada halkından bazılarını ciddi şekilde yaralar hatta öldürür. Burada martıların öfkelerinde haklı olduklarını düşünüyorum açıkçası. Khaled Hosseini'nin bir kitabında geçtiği gibi 'Sarhoşun günahının bedelini hep ayık öder.' misali. Olan adalı insanlara oldu. Türlü türlü musibetle karşılaşan ada halkı her seferinde başkana uyar ve hüsranlı bir sona doğru giderler. Kitapta en çok dikkatimi çeken şey ise Yazar oldu. Sürekli düşüncelere dalıp giden yazara... Yazarın böyle bir sona sürükleneceğini hiç düşünmezdim doğrusu. Neyse ,okuyunca anlarsınız:). Özetle, çok etkileyici ve her sayfadan bir sonraki sayfayı merak ede ede, bu kitabı seve seve okudum. Zülfü Livaneli'nin okuduğum diğer romanlarından sonra bunu da okumak, beni bir kez daha hayran bıraktı eserlerine.
"Olmak ya da olmamak,işte bütün mesele bu!"
Babasının ölümünü kabullenemeyen Hamlet, olayın gerçek yüzünü açığa vuracak bir plan hazırlar ve kendisini delirmiş biri gibi göstererek babasının ölümünü araştırmaya başlar. Harika olay örgüsü ile çok güzel bir bütün olan Hamlet trajedisi bende derin bir hayranlık bıraktı. Shakespeare, oyunlarında olayları o kadar güzel bağlayıp,aklımızda soru işareti bırakmadan okuyuculara sunmuş ki eserlerine hayran kalmamak elde değil doğrusu. Ama en acısı da sevenlerin hiç kavuşamaması. Mutlu son mutlu sondur ve kötü son da kötü sondur Shakespeare trajedilerinde.
"Ölmek, sadece uyumaktır."
"İnsan sonsuza dek biçimlendirilebilir" demiş George Orwell 1984 romanında. Bunun ölçütü iktidar diye bahsi geçer kitapta. İktidar istediği her şeyi yapabilir. İnsanı oyun hamuru gibi istediği şekle koymayı amaçlar,ona istediği düşünceyi en büyük korkularıyla aşılamaya çalışır. En büyük korkularıyla,en zayıf yönlerinden istenilen düşünce kafalarına işlenir. 101 nolu oda denir buraya. Orası en son aşama olarak geçer. Ne zaman ki Büyük Biraderi kabul edip ihanet edersen, o zaman tertemiz bir beynin, arınmış, sağlıklı düşünen bir aklın olur. Buna erişmek için, doğru bildiğin bütün yanlışları kabul etmek zorundasın. Her ne kadar yanlış olsa da sırf Büyük Birader istiyor diye kabul etmekten başka çare yoktur.
Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, güç cehalettir.
Bu mottoyu kitabı okudukça ne kadar zıt bir cümle olduğunu kitapta bahsi geçen bakanlıkları ve amaçlarını öğrendikçe de daha iyi anlayacağınızdan eminim. Bence bu romanı ,yaşınız kaç olursa olsun, eleştirel ve objektif bir düşünüş yapısına erişme kabiliyetine ulaşmış herkes okumalı.
Reader Follow Recommendations
Belirsizlik...
Bu kitapta en çok hissettiğim duygu diyebilirim. Macide ve Ömer'in içinde bulunduğu durum kimi zaman okurda şüphe uyandırıyor. Acaba gerçekten aşıklar mı birbirlerine yoksa bu bir kuruntu mu emin olmamakla beraber genç yaşta attıkları adım da bana biraz şaşırtıcı ve cesaret isteyen bir hareket gibi göründü. Ne yazık ki, romanda gördüğümüz bağlar ve ilişkilerin sağlam olmadığını ve bunun doğurduğu hayal kırıklıkları ve bariz sonuçlarını kim okusa bir şeylerin farkına varır. Özellikle genç kesime bir öğüt niteliğinde olan(bana göre)bu romanın, okura çok şey katacağından eminim.
Okunması gereken bir kitap. Yarın geniş çaplı bir kritiğini yapacam inşallah:)
Sineklerin Tanrısı
İkinci dünya savaşı sırasında yaşanan nükleer atom bombasının etkisinden korunmak için Britanyalı bir grup erkek çocuklarının uçakla taşınmasıyla başlıyor kitap. Kitabı okuduğum ilk bölümlerde ,oldukça normal ve huzurlu bir arkadaşlık içinde olan çocuklar,gün geçtikçe daha enteresan ve gizemli olaylar neticesinde okurda bayağı merak uyandırabilir. Yönetim,şeflik,avcılık,güç,akıl,zeka...Hangisi bu çocukları bu ıssız adadan kurtaracak peki? Roman boyunca ilk başta uysal ama sonra kışkırtmaları sonucu vahşileşen çocukların bire karşı nasıl bütün olduklarını görmek çok bariz. Oldukça akıcı ve okumayı sonuna kadar bırakmak istemeyeceğiniz bu romanı okumanızı öneririm.
