Galiba bu kitaptan daha büyük beklentilerim olduğu için biraz hayal kırıklığına uğradım. Her eserini oldukça beğendiğim Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf'unda destansı bir hikaye bekliyordum. Elbette yazarın tarzına, üslubuna, yerel motifleri işleyişine diyecek sözüm yok, onlar zaten harika. Ama nasıl anlatsam kitabı bitirdiğimde sanki biraz daha devam etmesini ve kendimce tamamlanmasını istedim. Hayatı boyunca yaşadığı yere "yaban" kalmış, hep yersiz bir sükunet ve suskunluk içinde yaşamış olan Yusuf'un bir noktada "artık yeter" demesini bekledim.
Yusuf'un başlangıçta varlıklı bir ailede yetişmesi ve Kaymakam olan evin beyinden kıymet görmesine karşın toplumda itibarlı bir yer edinemeyişine anlam veremedim. Yusuf'un, Muazzez dahil sahip olduğu her şeyi neyin uğruna, niçin kaybettiğine de anlam veremedim.
Sanırım kitaba adını verecek kadar mühim bir karakterden bir fark yaratmasını, okuyucuyu kendine hayran bırakmasını beklerken, onun amaçsız, kısmen duygusuz, güçlü ama çaresiz, çoğu olaya karşı tepkisiz ve suskun bir mizaca sahip olmasını yediremedim :) Özetle kitabı okurken Yusuf'u sevemedim.