Dostoyevski bunu yazdıktan iki yıl sonra Suç ve Ceza'da "Önce biraz ağladılar, ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır!" diyor. Ah, Dostoyevski...
İklimler
Bir aşk romanına verilebilecek en güzel isimlerden biri bence. Aşkın -ya da ilişkinin- baharını, yazını, kışını ve aşkın mevsimlerinin hissettirdiği duyguları öyle güzel anlatmış ki, okuyan herkes kendisinden bir parça bulacaktır eminim.
Hem bir kadının ağzından hem de bir erkeğin ağzından okuduğumuz duygular şaşırtıcı derecede başarılı yazılmış.
Belki ilk defa hiçbir karakteri çok sevmeden, kitabın bütününü çok sevdim.
Aşk ve ilişkiler üzerine iyi bir roman okumak isterseniz bu kitabı listenize ekleyebilirsiniz.
Tahsin Yücel'in çevirisini de ayrıca çok beğendim.
Kitap hakkında daha detaylı yorumumu dinlemek isterseniz bu videoya bakabilirsiniz.
youtu.be/Csx1toCTiPU
Bu kitabı youtube'da sizden duyarak çok merak etmiştim ve bu hafta okuma fırsatı buldum. Aşkı üç farklı pencereden sunmasıyla oldukça hoş bir anlatımı var ancak beni Philippe karakteri çok kızdırdı :) Söyle düşünüyorum ki: İnsan kendisini sadece aynada gördüğünden, zihnindeki düşüncelerden ve hislerinden ibaret zannediyor ancak farklı bir koşulda, farklı bir hikayede bambaşka bir karaktere kolayca bürünebiliyor.
Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz.
Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaydaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar.
Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine; sanatına.
Çocuklarına tutunanlar vardır.
Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez.
Kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. Öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı.
Herkesin, “- veli ağanın öküzleri gibi öküz, yoktur, " demesini isterdi.
Daha gülünçleri de vardır.
Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum:
gerçek sevgiyi!