Salih Bozok'u 10 Kasım'daki fiili dolayısıyla her zaman merak etmişimdir. Hafızamda uzun süredir hep bir yaverin sadakati, sadakatinin sınırı ne olmalıdır sorusunu sorup durmama vesile olmuştur. Hayat hikayesini de merak etmiş ve oradan buradan edindiğim bilgiler ile -bugüne değin çeşitli konuların araya girmesiyle araştırmamı istediğim gibi yapamamıştım- yetinmiştim. Hakkında yazılan tetkik eserleri hep alışveriş listeme almıştım. Ancak torunun böyle bir eser hazırlaması benim için daha iyi olmuş açıkçası çünkü Dücane Cündioğlu'nun ifadesiyle anlatayım, hatıratta zaman zaman "ara sokaklara" ancak aile bireyleriyle girilebiliyor. Eserden çok memnun kaldım şahsen. Nitekim hala merakımı cezbeden taraflar olsa da kısmen de tatminkâr kıldı beni.
Bİr taraftan Atatürk ile olan çocukluktan gelen bağ, Selanik günleri, Zübeyde Hanım ile olan yakınlık, Latife Hanım ve Paşa ile evliliği üzerine yer aldığı konum, II. Abdülhamit'i gözetimde tutan subaylardan biri olması da cilası... Diğer taraftan oğlu Muzaffer Bey'in hatıralarının yer alması çok memnun etti beni. Bazen düşündürdü, bazen o günlere götürdü bazen de güldürdü. Özellikle babasının arabasını kaçırma hikayeleri gerçekten güzeldi.
Seryaver'in de Başkomutan'ın da ruhu şâd, mekanı cennet olsun.