Metalaştırılmış şeytanlar: Otomobil
Godard'ın A bout de souffle, Pierrot le fou ve Weekend gibi 1960'larda çektiği o büyük filmler, sahip olmanın ve herhangi bir arabanın karşısında yer alan benim arabam olgusunun onurunu çok önceden sarsmışlardı. Tüketim ideolojisinde nesne sahip olmanın ödülüdür. Ama tüketim pratiğinde, Godard'ın farkettiği gibi, seri üretim herhangi bir nesne atılabilir, süreksiz ve geçicidir. Elde edilen nesne onu elde etmek arzusunun ancak kendisi kadar kalıcıdır. Sahiplenme her yerdeyse, aynı zamanda hiçbir yerdedir.
Sayfa 171Kitabı okudu
İkiz ve masum
Görüntünün zenginleştirilmesi aracılığıyla görüntünün yer değiştirmesi paradoksu son derece önemli: Yansıtıcı güç isteminin (will-to-power) masumiyetin yitirilişini simgelediği o anı gösterir. Uzun çekimler, atlamalar, el kameraları, çizgiyi geçmeler, ileriye sıçrayışlar, kameraya hitap etmeler, belirsiz flashback 'ler ve tekrarlanan çekimler... bunların tümü klasik anlatıyı biçemsel olarak dönüştürmüştür. Ne A bout de souffle ne de L'avventura olaylan uzlaşımsal bir biçimde anlatır: Zaten ikisi de geleneksel olaylar anlatmaz. Bunun yerine izleyicilerin görüntüye, burjuva kahramanla- rın burjuva geleneklerine yabancılaşmaları üzerinde durur. Bu tür yabancılaşma etkileri güçlü bir şekilde Brechtçilik sonrası döneme aittir. Sınıf egemenliğinin zayıflıkları hakkındaki görüşlerimizi geliştirirler, fakat öğretici yol göstericiler olmaksızın bizi onları yargılamaya zorlarlar.
Reklam
Jean-Luc Godard-A bout de Souffle
Serseri Aşıklar bir kara film'dir, ama aydınlık bir kentte, yaz ortasında geçer. Daha kesin bir şekilde söylersek bu kara film'ler üzerine bir filmdir. Bu türün kurallarını tersine çevirerek bu tür hakkında bir şeyleri açıklamayı umar. Filmin odak noktası kovalayan ile kovalanan arasındaki mücadele değil, durumun görüntüsü üzerinedir.
Jean-Luc Godard-A bout de Souffle
ilk uzun metrajlı filmi Serseri Aşıklar bir öğeler kataloğu sağlar: "Düşünmeye karşı eylem, gri kent, kadınların kararsızlığı, kadınlara yönelik kararsızlık, sevgisizlik, sözcüklerin ikonografisi, popüler kültürün gücü, kapitalizmin grotesk çarpıtmaları, geçicilik (kimsenin bir evi yoktur), kafeler, sonu gelmeyen konuşmalar, biçimsel mizansen, görüntüye karşı sesin sözdizimi, Amerikan kültürü, B-filmi, kara film, ölümle ürpertici romans, anlamanın güçlüğü, ölümün sıradanlığı, dışlanmışın durumu, politik eylem, göstergenin önemi, göstergenin (göstergebilimsel açıdan) 'anlamı,' basıma karşı film, hem benliğin hem de otomobilin otomanisi, auteurizm, konudan sapmalar, sosyolojik inceleme, sözcük oyunları, endişe, Sartre'cı bulantı."
Serseri Aşıklar; Jean-Luc Godard; A bout de souffle 1960),
Dağınık bir gangster-suç öyküsüyle gösterişli tavırların, yüksek ve düşük kültür düzeylerinden yapılan son moda alıntıların karışımının özgün ustası Jean-Luc Godard’dır onun ardılı da Quentin Tarantino’dur Serseri Aşıklar (Jean-Luc Godard; A bout de souffle 1960), sonsuz cazibesini modern bir aşk öyküsu olması sayesinde koruyor. Varoluşçu düşüncenin, savaş sonrası refahın, Beat kültürü serinkanlılığıyla pop kültürü küstahlığının çocuğu olan bu antikahramanlar, aşkı bir oyun, kendi kimliklerini de geçici maskeler olarak görürler. Kabul etmedikleri geleneksel değerlerle henüz cisimlenmemiş, sevme biçimi arasında sıkışıp kalmışlardır. Bir yerlerden tanıdık geliyor mu?
Sayfa 370 - CarettaKitabı okudu