Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Leheb suresi
"Rasûlullah'a, daveti genel olarak yayma emri verildiği ve Kur'ân'dan, 'Önce yakın akrabalarını uyar' ayeti nâzil olduğu zaman, Rasûlullah Safâ tepesine çıkarak: 'Ey sabâha! (sabahın afeti)' diye bağırdı. Araplarda bu çağrı, tam sabaha karşı düşmanın bir kabileye hücum etmek için geldiği görüldüğü zaman yapılırdı. Çevrede, 'Bu ses kimindir?' diye sorulduğunda, 'Muhammed'in (s.a.) sesi!' cevabı verildi. Bunu duyan Kureyş'in bütün kabileleri koşarak geldiler. Gelemeyenler, kendi yerlerine bir temsilci gönderdiler. Herkes toplandığında Rasûlullah, her bir kabileyi 'Ey Benî Hâşim! Ey Benî Muttalib! Ey Benî Fahr!..' diye ismi ile çağırarak, 'Dağın arkasında bir ordu size hücum edecek desem inanır mısınız?' dedi. Oradakiler, 'Evet; çünkü biz senden hiç yalan söz işitmedik' dediler. Bunun üzerine Rasûlullah, 'Ben sizi ilerideki büyük azab ile uyarıyorum' dedi. Herkesten önce Ebû Leheb, 'Tebbe leke, hel li házá cema tena? (Kahrolası! Bunun için mi bizi topladın?)' dedi. Bir rivâyet de şöyledir: Ebû Leheb, Rasûlullah'a atmak için taş aldı."
İnsan Yayınları
O belde Hangi bir kıt'a-yı muhayyelde? Hangi bir nehr-i dûr ile mahdûd? Bir yalan yer midir veya mevcûd Fakat bulunmayacak bir melâz-i hulyâ mı? Bilmem... Yalnız Bildiğim, sen ve ben ve mâi deniz Ve bu akşam ki eyliyor tehzîz Bende evtâr-ı hüzn ü ilhâmı.
Reklam
Rönesans'a kadar Avrupa cahil ve ilkeldi. Çünkü kültürler milli ve mahalliydi. Akdeniz'den gelen yabancı rüzgar dalga­sı dağlar arasında hapsolmuş ölü ve karanlık şekilleri süpür­dükten sonradır ki bugünkü medeniyetin baharı başlar.
Sayfa 50
Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Adnân'a kadar kesintisiz bilinen nesebi sırasıyla şöyledir: Abdullah, Abdülmuttalib, Hâşim, Abdümenaf, Kusayy, Kilâb, Mürre, Kâab, Lüey, Galib, Fihr (Kureyş), Mâlik, en-Nadr, Kinâne, Huzeyme, Müdrike, İlyâs, Mudar, Nizâr, Meadd, Adnân.
el-Buhârî, 4/238; İbn Hişâm, 1/1-2
Şairler Akşamı
Var olsunlar yine bu akşam Şereflendirdi şairler masamızı Kurduk mehtaba karşı çilingir soframızı Akşam yine akşam Ve başta Ahmet Haşim Bey Yorgun gözlerinde melâl ü gam Bir yanda Cahit Sıtkı İlk sevgiliyi almış Beşiktaş'tan Sesleniyor Abbas'a -Haydi Abbas vakit tamam Karşısında Veli'nin oğlu Garip Orhan Veli Yine tarifsiz kederler
“Allah'ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.” Kader konusunda hastalıklı bir kalple fikir yürüterek Allah'a hasım olan kişiye yazıklar olsun! Çünkü böyleleri son derece gizli olan gaybı, kendi vehimlerini belirleyici kılmak suretiyle araştırmaya kalkışmışlar ve bu konuda söyledikleri şeylerle müfteri ve günahkar hale dönmüşlerdir.
Sayfa 182 - Rihle Kitap
Reklam
Pyotr koşarak uzaklaştı. İki hasım bunu beklerken çimenlerin üzerinde konuşmadan oturuyordu. Pavel Petroviç, Bazarov'a bakmamaya çalışıyordu: Hâlâ barışmak istemiyordu onunla. Kibrinden, başarısızlığından utanıyordu. Olayın daha iyi sonuçlanamayacağını hissetmesine karşın, bütün bu yaptıklarından utanıyordu. Avutmaya çalışıyordu kendini: "Hiç değilse gidecek buradan. Bunun için teşekkür etmeliyim ona." Aralarında ağır, rahatsız edici bir suskunluk sürüp gidiyordu. İkisi de rahatsızdı bundan. İkisi de karşısındakinin onu anladığını düşünüyordu. Dostlar için hoş bir duygudur bu, ama düşmanlar için, özellikle konuşamadıkları veya birbirinden uzaklaşamadıkları zamanlar öyle değildir.
Sayfa 195Kitabı okudu
Senin İçin
Bunlar!.. Zalâm-ı leyle-i hicrin bütün o evhâmı Garîk-ı hüzn ediyorken, zemini, eşyayı Kamer de peyker-i handânını edip izhâr Arza karşı ederken tebessümün îsâr Dilimde âteş-i firkat, gözümde eşk-i revân Dehende nâle-i şîven garîb ü girye-künân Seni gözüm o zaman yâd eder de ağlarım âh Anar da inlerim ey gıbta-ı melâik vâh Bahâr!.. O devr-i saadet, o fasl-ı şevk u sürûr Cihâna bahş ediyorken safâ-yı şevk u hubûr Şükûfte güllerin âgûş-ı ıtr-dârında Lebin lebimde, saçın târmâr sînemde Eder iken güzelim hasbıhâl u arz-ı merâm Tefekkür eyliyorum şimdi nâle-sâz müdâm Muhabbetinle geçen hep o ömr-i memnunu Gelip de görmelisin şimdi sen bu mahzunu!.. Gelip de görmelisin sen evet, bu nâlânı Bu ömrden müteneffir bu zâr u giryânı Gözümde kalmadı asla sirişkten katre Bu firkatinle gözüm sen beni helâk ettin, Beni elemle bıraktın uzaklara gittin Bu imtihân-ı azâbın yeter a cânânım!.. Bana o çehreni göster bana a dildârım!..
Sayfa 217Kitabı okudu
Mütareke yıllarında Şehzadebaşı çaycıları duruyorlardı. Fakat biz daha ziyade Sultanahmet kahvelerinde ve Nuruosmaniye'deki İkbal'de toplanıyorduk. İkbal'i evvelâ İçtihat matbaası karşısında bir vakitler Güzel Sanatlar Akademisi olan binada bulunan, sonra da Bezm-i Alem Valide Sultan Konağı'na -şimdiki İstanbul Kız Lisesi-
Sayfa 169
Araplarla Hazarların uzun bir aradan sonra gerçekleşen son savaşı 8. yy. sonundadır. Hazar'a Museviliği kalıcı olarak yerleştiren Obadiye Kağan zamanında gerçekleşen bu olayın iki sebebi verilir. Birine göre, Harun Reşid'in güçlü adamı Fadl bin Yahya el-Bermeki bölgeye vali tayin edilince Derbent ötesindeki Hamzin Kalesi'ne saldırıp
Sayfa 156 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Denizlerden Esen bu ince havâ saçlarınla eğlensin. Bilsen Melâl-i hasret ü gurbetle ufk-i şâma bakan Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin! Ne sen, Ne ben, Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ,
Gül, ey melek! Seni gördükçe böyle hâlinle Sarar hayâlimi bir zühre-zâr-ı nûr-â-nûr… Güler önümde müzehher bir âsumân-ı sürûr…
Sayfa 25 - zühre-zâr-ı nûr-â-nûr: ışıl ışıl bir çiçek bahçesi | müzehher: çiçeklenmiş | âsumân-ı sürûr: sevincin göğüKitabı okuyor
“Bâyezîd Bistâmî’nin (rh.a.) meşhur bir hikayesi vardır: İzzet sahibi olan Allah'ı rüyasında görür ve O’na “Sana ermenin yolu nedir?'’ diye sorar. Allah (c.c.) “Nefsini bırak ve gel” buyurur. Bâyezîd Bistâmî, “Gördüğüm bu rüya üzerine nefsimden, yılanın gömleğinden sıyrıldığı gibi sıyrıldım. Bir de gördüm ki; hayrın tamamı, bütün hâllerde nefse hasım olmaktaymış.” demiştir.”
Âl-i imrân/100
Ey iman edenler! Eğer Kitab verilen (Hristiyan ve Yahudi)lerden herhangi bir gruba uyarsanız (onların İslam'a aykırı hallerini ve yaşayış şekillerini,plan ve programlarını benimseyip kendinizi onlara benzeme ve beğendirme tavrına ve yarışına girerseniz iyi bilin ki onlar),sizi (ve neslinizi) imanınızdan (ve mânevi değerlerinizden koparıp birbirinize hasım yapar) sonra küfre/kafirliğe döndürürler.
570 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.