"İnsanın bu kainatın hem çekirdeği hem de en mükemmel meyvesi olduğunu ispat eden, delillerden biri de insanın yaratılışının camiiyetidir. Nasıl ki; bir çekirdek büyüsü ağaç, ağaç küçülse çekirdek olur. Öyle de insan, bütün kâinatı içinde toplayan bir çekirdek hükmündedir. Eğer insan büyüse kâinat, kâinat küçülse insan olur. Zira insan
Sayfa 178Kitabı okudu
Bak kitab-ı kâinatın safha-i rengînine Hâme-i zerrîn-i kudret, gör ne tasvir eylemiş. Kalmamış bir nokta-i muzlim,çeşm-i dil erbabına Sanki âyâtın Huda, nur ile tahrir eylemiş. Bak, ne mu'ciz-i hikmet, iz'anrubâ-yı kâinat; Bak, ne âlî bir temaşadır feza-yı kâinat; Dinle de yıldızları, şu hutbe-i şirinine, Name-i nurîn-i hikmet, bak ne takrir eylemiş. Hep beraber nutka gelmiş, hak lisanıyla derler: Bir Kadîr-i Zülcelal'in haşmet-i sultanına Birer bürhan-ı nur-efşanız vücub-u Sâni'a,hem vahdete, hem kudrete şahidleriz biz. Şu zeminin yüzünü yaldızlayan nâzenin mu'cizatı çün melek seyranına Bu semanın arza bakan, Cennet'e dikkat eden, binler müdakkik gözleriz biz. Tûbâ-yı hilkatten semavat şıkkına, hep kehkeşan ağsanına Bir Cemil-i Zülcelal'in dest-i hikmetiyle takılmış, binler güzel meyveleriz biz. Şu semavat ehline birer mescid-i seyyar, birer hane-i devvar, birer ulvî âşiyane, Birer misbah-ı nevvar, birer gemi-i cebbar, birer tayyareyiz biz. Bir Kadîr-i Zülkemal'in, bir Hakîm-i Zülcelal'in, birer mu'cize-i kudret, birer hârika-i san'at-ı Hâlıkane, Birer nadire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat, birer nur âlemiyiz biz. Böyle yüzbin dil ile, yüzbin bürhan gösteririz, işittiririz insan olan insana, Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü. Hem işitmez sözümüzü. Hak söyleyen âyetleriz biz. Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimize musahharız,müsebbihiz abîdane Zikrederiz, kehkeşanın halka-i kübrasına mensub birer meczublarız biz...
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
Yüce Allah'ın Övgüsü
Yaratan, yetiştiren ve bağışlayan Allah'ın adıyla başladım söze. Kadir, bir ve ebedi olan Allah'a sayısız hamd ve sena ederim. Kara yeri, mavi göğü; güneşi, ayı, gece ve gündüzü, zaman ve varlıkları o yarattı. Bir kere "Ol!" dedi ve bütün varlıklar oldu. Bütün yaratılmışlar ona muhtaç, hiçbir şeye muhtaç olmayan yalnızca odur. Eşi benzeri yoktur...
Vahy tarzlarından yedincisi
Yüce Allah'ın, arada, Vahy Meleği bulunmaksızın, Peygamberimiz Aleyhisselama doğrudan doğruya hitab buyurmuş olmasıdır. Peygamberimiz Aleyhisselamın bildirdiklerine göre: Mirâc gecesinde, Cebrail Aleyhisselâm, Peygamberimizi, yukarı götüre götüre, nihayet (Kaza ve Kaderi ya- zan) Kalemlerin cızırtılarını işitecek kadar yüksek bir yere çıkardı. Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm orada, Cennet'ten, yemyeşil bir Ref- ref(ipek döşek)'in, birden, ufku kapladığını, doldurduğunu, gördü. Peygamberimiz, onun üzerine oturdu. Cebrail Aleyhisselam. Peygamberimizden ayrıldı. Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm, Aziz ve Cebbar (dilediğini, yaptır- mağa kadir olan) Rabb'ına, yükseltilip yaklaştırıldı. Kendisinden, bütün sesler, kesildi. Yüce Rabb'ının: "Korkma ya Muhammed! Yaklaş! Yaklaş!" buyurduğunu işitmeğe başladı. Nihayet, hiç bir kimsenin, hiç bir zaman erişememiş olduğu yakınlık Makamı- na, Ilahi huzura kabüle, İlâhî ikram ve İhsana nail oldu. Rabbını, gördü. Yüce Allah, Mirac gecesinde, Peygamberimiz Aleyhisselâm'a, Vahy etmek istediğini, istediği şekilde Vahy etti.
Vahy'in inişi sırasında, Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm'a, ağır bir sıkıntı basar, yüzü gül gibi olur, gözlerini kapar, başını önüne eğerdi. Yanında bulunanlar da, başlarını, önlerine eğerlerdi. Peygamberimiz Aleyhisselâm, o hallerinde, çabuk çabuk nefes alırdı. En soğuk günde bile, alnından inci tâneleri gibi ter dökülürdü. Vahy hali, sona erinceye kadar, yanında bulunanlardan hiç biri başlarını kaldırıp Peygamberimizin yüzüne bakmağa kadir olamazlardı. Vahy'in ağırlığı veya hafifliği, inen Sûre'nin ağırlığı veya hafifliği ile orantılı bu- lunurdu.
Sorunları olduğunu ve bu sorunların değişebileceğini görmelerine rağmen, değişmek için istekli olmayan kişiler çoktur.
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 7,7bin ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.