Kişi, bağımsızlığa ve emretmeye belirlenmiş olmak için, kendi koyduğu sınavlardan geçmeli; bunu da doğru zamanda yapmalı. Belki de oynanabilecek en tehlikeli oyun oldukları halde, kendi koyduğu sınavlardan kaçmamalı ve son olarak, bunlar yalnızca kendi tanıklığımızda, başka bir yargıç bulunmadan yapılan sınavlar olmalı. Bir kişiye bağlanıp kalmamalı: - en sevilen kişi bile olsa, - her kişi bir hapishanedir, bir kuytudur da. Bir vatana bile bağlanıp kalmamalı: en çok acı çeken, yardıma en çok ihtiyacı olan olsa bile, - yüreğini muzaffer bir vatandan kopartmak daha kolaydır. Bir merhamete bağlanıp kalmamalı: bir tesadüfün bize çektikleri ender eziyetleri ve çaresizliklerini gösterdiği yüksek insanlar söz konusu olsa bile. Bir bilime bağlanıp kalmamalı: kişiyi en değerli, tam da b i z i bekliyor görünen buluşlarla cezbetse bile. Kendi kurtuluşuna bağlanıp kalmamalı, altında hep daha fazla şey görmek için hep daha yükseğe uçan kuşun o şehvetli uzaklığına ve yabancılığına: - uçanın tehlikesi. Kendi erdemlerimize bağlanıp kalmamalı ve bir bütün olarak, herhangi bir ayrıntımızın, örneğin "misafirperverliğimizin" kurbanı olmamalıyız: kendilerine karşı müsrifçe, adeta kayıtsızlık içinde davranan ve liberallik erdemini bir günah boyutuna vardıran yüksek türden zengin ruhlar için tehlikelerin en tehlikelisidir bu. K e n d i n i k o r u m a s ı n ı bilmeli: en zor bağımsızlık sınavı.
Sayfa 49 - *
Mehmed Uzun betimlemesiylee :))
Aşk... Üç harf, A, Ş, K. Küçücük bir kelime. Ancak anlaşılması güç bir dünya, bir ömür. Tüm bir ömrün anlamaya yetmediği bir duygu. Kelimelerin anlatmaya yetmediği bir deprem. Akla değil, yüreğe sorulması gereken şey. Yalnızca yoksul yüreğin taşıdığı, onun acısını damla damla hissettiği afet. Yaşamın en ışıltılı, en canlı olduğu yerde çoğalan güzellik. Aşk, yürek ve sözcükler. SÖZCÜKLERİ UNUTMAMAK GEREK.
Sayfa 116 - Sel YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
"Bir şey nasıl olup da kendi zıddından ortaya ç ı k a b i l m i ş t i r ? Örneğin hakikat yanılgıdan? Ya da hakikat isteği aldanma isteğinden? Ya da diğerkam davranış bencil davranıştan? Ya da bilgelerin saf güneş gibi bakışı şehvetten Böyle bir ortaya çıkış olanaksızdır; bunu düşleyen bir delidir hatta daha fenasıdır; en değerli şeylerin başka, k e n d i l e r i n e ö z g ü kökenlerinin olması gerekir - bu fani, baştan çıkarıcı, aldatıcı, adi dünyadan, bu kurunnı ve hırs karmaşa sından türetilemezler! Daha ziyade Varlık'ın bağrında, ölüm süz olanda, gizli tanrıda, 'kendinde şey' de - orada yer almalı onların temeli, başka hiçbir yerde değil!" - Böyle bir yargıda bulunma tarzı tüm zamanların metafizikçilerinin kendileri ni ele verdikleri tipik önyargıyı oluşturur; onların mantıksal işlemlerinin ardında bu türden değer biçmeler bulunur; bu "inanç"larından yola çıkarak ulaşmaya çalışırlar sonunda törenle "hakikat" olarak vaftiz edilecek olan "bilgi"lerine.
Sayfa 6
H i ç k i ms e sorumlu değildir, varoluşundan, şu ve şu yapıda oluşundan, bu koşullarda, bu ortamda oluşundan. Varlığın yazgısallığı, var olmuş ve var olacak olan her şeyin yazgısallığından ko panlamaz. Kendine ait bir niyetin, bir istencin, bir amacın sonucu d e ğ i l d i r o; onunla bir “ insan ideali” ne ya da bir “mutluluk ideali” ne ya da bir “ ahlaksallık ideali” ne ulaşma denemesi yapılıyor d e ğ i l d i r , — onun varlığını herhangi bir amaca a r m a ğ a n e tme k istemek saçmadır. “Amaç” kavramını biz uydurduk: gerçeklikte y o k t u r amaç... Kişi zorunludur, felaketin bir parçasıdır; bütüne ait amaç... Kişi zorunludur, felaketin bir parçasıdır; bütüne ait tir, bütünün içinde v a r d ı r , — bizim varlığımızı yargıla yabilecek, ölçebilecek, kıyaslayabilecek, mahkûm edebilecek bir şey yoktur... Z a t e n , b ü t ü n ü n d ı ş ı n d a h i ç bi r ş ey y o k t u r ! — Hiç kimsenin daha fazla sorum lu kılınamayacağı, var olma tarzının bir causa prima’ya9 da yandırılamayacağı, dünyanın ne bilinç ne de “ tin” olarak bir birlik oluşturduğu, i ş t e b u d u r i l k b ü y ü k ö z g ü r l e ş m e , — ancak böylelikle yeniden kurulmuştur, oluşun m a s u m i y e t i . . . “Tanrı” kavramı şimdiye ka dar, varoluşa karşı en büyük i t i r a z d ı . . . Tanrıyı yadsı yoruz, tanrıya karşı sorumlu olmayı yadsıyoruz: ancak b ö y l e l i k l e kurtarıyoruz dünyayı. —
Sayfa 41
Tüm tutkuların, sadece felaket getirdikleri, kurbanlarını aptallığın ağırlığıyla aşağıya çektikleri bir dönemleri vardır — bir de, tinle evlendikleri, “ tinsel leştik 1er i ” , ileri, çok ileri bir dönemleri. Eskiden, tutkudaki aptallık yüzünden, tutku nun kendisine savaş açılmıştı: onu yok etmeye yemin edil mişti — tüm eski ahlak-canavarları “ il
Sayfa 27
Yaşam hakkında, tüm zamanlarda en bilgeler hep aynı yargıya varmışlardır: d e ğ m e z . . . Her zaman ve her yer de aynı ses duyulmuştur ağızlarından, — kuşku dolu, efkâr dolu, yaşam yorgunluğu dolu, yaşama karşı direnme dolu bir ses. Sokrates bile demişti ki ölürken: “ yaşamak — uzun süre hasta olmak demek: kurtarıcı Asklepios’a bir horoz borçluyum.” Sokrates bile bıkmıştı. — Neyi k a n ı t l a r bu? Neye i ş a r e t e d e r bu? — Eskiden denilmişti ki, (— ah, dediler bunu, hem de yeterince yüksek sesle ve bizim kö tümserlerimizden önce!): “Burada her halükârda bir hakikat payı bulunmalı! Consensus sapientum,* hakikati kanıtlar.” — Bugün de hâlâ böyle mi konuşacağız? h a k k ı m ı z var mı buna? Burada her halükârda bir h a s t a l ı k payı bu lunmalı” — b i z de yanıt veriyoruz: bu tüm zamanların bilgeleri, onları önce bir yakından görmeli! Belki hepsi de ayaklarının üstünde sağlam duramıyorlardı artık? geç? sal lantılı? dekadanlar? Yoksa bir karga gibi mi görünür bilge lik yeryüzünde, en ufak bir leş kokusuyla heyecanlanan?... *Bilgelerin görüş birliği
Sayfa 11
Reklam
“Akılcılık”, içgüdüye k a r ş ı t . Her şey pahasına “akılcılık”: Tehlikeli, yaşamı yıkıcı bir güç.
Sayfa 54
Yok olmaya götüren bir yoldur bu rada nosce te ipsum*; oysa kendini unutmak, yanlış a n l a m a k, küçültmek, daraltmak, orta değerde yapmak sağduyunun ta kendisidir. Törel deyişiyle: İyilikseverlik, baş kası için yaşama ve benzerleri, en sert bencilliğin sürdürül mesinde koruyucu önlem olabilirler, işte budur kendi kural larıma, kanışlarıma karşı o “çıkar gözetmeyen” dürtülerden yana olduğum ayrık durum: B e n c i l l i ğ i n, kendini s ıkıya koymanın hizmetindedirler burada. Bilincinin s ıkıya koymanın hizmetindedirler burada. Bilincinin bütün yüzeyini -ki bilinç bir yüzeydir- herhangi bir büyük buyruktan uzak tutmalı insan. *Kendini tanı.
Sayfa 36
• (..)Hz. Ali(r.a), ikindi vakti San'a'nın büyük meydanında halka namaz kıldırdığında arkasında tek bir saf vardı(…) • “Hıms mescidine girdim. Baktım ki Resulullah(s.a.v) ashâbından 32 kişinin yer aldığı bir halka!..”
Mu'âz b. Cebel (r.a) ve İctihad Hadisi
Mu'âz b. Cebel (r.a) ve İctihad Hadisi
Ebubekir Sifil
Ebubekir Sifil
Yukarıda geçen rivayetleri okudukça şaşırıyorum. Sayılara bakar mısınız? Bugün her birimizin rehberinde, sosyal mecrasında dahi belki çok daha fazla insan var. Fakat bir sohbet meclisi oluşsa ve sadece 3 kişi gelse bu durumdan asla memnun olmayız. Ne kadar belli oluyor değil mi o zamanların gayesi sadece ihlas ile Allah rızasıydı, sayılar önemsizdi. Bugünün gayesi riya ile insanların teveccühü, makam, şöhret…
184 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 7 days
Bana Allah Yeter
Bana Allah Yeter
#okudumbitti #banaAllahyeter #uğurkoşar #destekyayınları Bu kitabı okuduğum şçin kendimi şanslı hissediyorum Ayetlerle vee sözlerle muhteşem konularla bizlerii huzurla buluşturduu Sankii terapi olur gibi Beyniniz Rahatlıyor... Okudukça keyif Aldım Okurken güzel Alıntılarlaa noktalandırdım. Mutlaka okumanız gereken kitaplardan
Bana Allah Yeter
Bana Allah YeterUğur Koşar · Destek Yayınları · 20142,725 okunma
Reklam
224 syf.
·
Not rated
·
Liked
Yağmur/ Nurullah Genç İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler Sendedir eskimeyen cevheri efkârımın Nazarın ok misali karanlıkları deler Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin Akademisyen, Şair Nurullah Genç'in okuduğum üçüncü kitabıydı Yağmur; Öncelikle Yazarımızı buradan tebrik ediyorum kalemine,
Yağmur
YağmurNurullah Genç · Timaş Yayınları · 20192,396 okunma
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.