Dünya debdil oldu durum değişti.
Kimi aya gider kimi cennete.
Dünya güzellendi itibar düştü,
Anne baba yoksun kaldı hürmete.
Bin dokuzyüz altmışyedi yılında
Çirkin sözler gezer halkın dilinde
Ud edep kalmadı kızda gelinde
Allah birdir Peygamber Hak
Rabbül alemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası
Kürt'ü Türk'ü ve Çerkes'i
Hep Adem'in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yağmurun tesiri için arsanın terbiyesi gerektiği gibi, feyzin tesiri İçin de kalbin terbiyesi gerekir. Bu terbiyeyi Nebîler yaparlar. Onların olmadığı zamanlarda ise bu kudsî görev Nebilerin vekili olan kâmil insanlarındır. Allah Teâlâ, âyette “...Ve onları temizleyecek (bir peygamber)..."(Bakara, 129) buyurur. Burada tezkiye Nebî’ye nisbet edilmiştir. Çünkü Hakk'a vasıtadır. Velî de böyle olup, Resûl'e vasıtadır.
Bursevî, Kitâbü’n-netîce, 75-76
Ey Nur (a.s.m.)
Seni görmek için çöllere dökülüp gündüzün sıcağı tenimize, gecenin ayazı içimize değerken Veysel Karani gibi yol alamadık. Kalbimiz ürkek, içimiz seraplara takılmış, titrek adımlarla Selman-ı Farisî gibi her adımda sana ulaşmanın sevinciyle sarsılamadık. Bizi sana getiren yollara düşemedik. Yolumuz nefis çöllerine düştü. Benliğimiz ahir zaman fırtınaları ile savruldu. Madde ruhumuzda taş duvarlar ördü. Kalp kapıları şeytani soluklarla maneviyata mıhlandı. Sana gelmeye ayaklar ihtiyarını kaybetti.