Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurdu:
“Allah’ı öyle çok zikredin ki, ta -insanlar- size mecnun / deli desinler.” (Ahmed b. Hanbel, 3/68; Hâkim, 1/499; Mecmau’z-Zevaid, 10/16)
İnsanlar dünyevileştikçe dünya menfaati ve maddi hazza dalar Allah’ı unuturlar. Allah’ı, tesbih çekerek sözde zikredenlerin bile aklı fikri dünyadadır. Allah rızası ve dinin talimatı ile dünya menfaati karşı karşıya geldiğinde dünya menfaatini tercih ederler.
İşte böyle zamanlarda Allah’ı anarak (kulluk bilinci içinde) dünyayı ahirete değişenlere, dünyayı verip ahireti (Allah rızasını) alanlara “akılsız” derler.
Akılsız “mecnun” demektir. Allaha kulluk bilinci içinde olup onun rızasını her şeyin önünde tutan akılsızlardan olmak cümlemize nasib olsun.
Hz. Veysel Karanî gibi hayatında züht ve takvayı ileri derecede gösteren bazı kimseler hakkında, çevresindekilerden mecnun olduğunu düşünenler olurdu. (bk. Gazalî, İhya, 3/217)
Yine Gazalî’nin İhya’da yer verdiği bir hadiste “Cennete gidenlerin büyük çoğunluğu saf olanlar teşkil eder.” denilmiştir. Gazalî’ye göre bunun anlamı şudur: O kimseler ahiret işleriyle o kadar meşgul olurlar ki, dünya işlerine pek önem vermezler ve bu yüzden saf/biraz başkalarının nazarında mecnun gibi görünürler. Ancak bu hadisin sahih olmadığı bildirilmiştir. (bk. Irakî, Tahricu ahadisi’l-İhya, a.g.y)