Bir zamanlar hayatımın merkezinde olanların şimdi esamesinin dahi okunmaması. Hayat ne garip, ''canım dediklerim''i âdeta bir hiçe çeviriyor. Bir zamanlar ''en'' değerli olanın zaman içinde yok olması; sanki o duyguların, düşüncelerin, hiçbir anlamının olmaması gibi. O anlar hiç yaşanmamış gibi.
Sonra aptallıklarım, hatalarım geliyor aklıma, kendimi bile bile üzdüğüm zamanlar... değer ve kıymet görmediğim yerde ahmaklığımla kaldığım zamanlar... çokça özür diliyorum kendimden, bağışlıyorum.
Geçmişi telafi edemem elbette. Hayatımdaki yanlışlar, doğrularımı şaşırtmadı. Bütün ömrümce doğru olduğuna inandığım şeylerin peşinden gittim. Bunun iyi ya da kötü bedelini ödedim. Artık varmakla ilgilenmiyorum. aslolan ilerlemekti, her şeye rağmen devam etmekle ilgiliydi. Bu yüzden çoğu şey için üzgün değilim, aksine benden gittikleri için minnettarım. Yoluma hatalarımla beraber yürüyorum. Hatalarımdan ders alarak- ilerlemek zorundayım, yolun beni nelerle karşılaştıracağını bilmeden. Yürümek, ilerlemektir. Hatalarımla ilerlemek, üstün bir irade ve kararlılık istiyordu. Bunu yapabildiğim için kendime minnettarım.
Yaşamında, yürüyüp yürüyüp, bir an durunca, çevrene bakıp göreceksin ki, yürüyüşüne şu ya da bu noktada katılmış, bir süre seninle birlikte yürümüş
kişilerden hiçbiri yok yanında.
Sen varsın sadece. Hep sen olacaksın.
Sorunlar mı var, halledeceğim... hep hallettim. Yine hallederim.
A. Karaçay