SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Ölüm değil tabi, ama bizim toplumumuz her şeyi abartmaya çok meraklı
ANNE IV: Aa, düğün bu kızım. Dul kadınlar gibi evlenecek değilsin ya. (Hıçkırarak Kız'ın başına duvağını koyar.) KIZ: Niye ağlıyorsun sanki? (O da ağlamaya başlar.) ANNE IV: Ağlanır tabii... Ağlanmaz mı? Düğün bu. Ben evlenirken anacığım, toprağı bol olsun, nasıl ağlamıştı. Hiç unutmam. Gözlerinden sel gibi yaşlar akıyordu... (Daha çok ağlar.) KIZ: Evlenmek ölmek gibi bir şey galiba... (Birbirlerine sarılır, ağlaşırlar.)
Sayfa 47 - Evcilik Oyunu - EverestKitabı okuyor
Reklam
Çocukluk: Sıkıntılar İçinde Bir Memur Ailesi Bizim yaşlarımızda, çocuk yaşta, en çok giyilen şey, cızlavet lastikler vardı. Başka türlü ayakkabı falan alamazdık. Ama amcam bize zaman zaman bayramda ayakkabı alırdı. Doktor amcam... Zaten elini öperdik amcamın bayramlarda. 5 lira, 2,5 lira falan para verirdi. Onları da getirir koşa koşa annemize
_Derin acılar, insanı seçkinleştirip diğer insanlardan farklı kılar. _Wagner, çok derin acılar çeken biri – diğer müzisyenlerden üstün yanı da bu. Her alanda Wagner'e ve bestelediği müziğe hayranım. _Derin acılar çekmiş her insanın ruhsal iğrençliği ve gururu, bir kişinin ne kadar acı çektiği, neredeyse onun değer dizgesi içerisindeki yerini
KARANFİL KIZ
O zamanlar dünya gerçekten de bir öküzün boynuzlarında durmaktaymış ve Karanfil Kız'ın bu aşırı gelişmiş iribaşa söyleyecek bir çift sözü varmış. Ama dur bak, en iyisi baştan başlayayım. Şimdi bu Karanfil Kız babasını fazla görememekten şikâyetçiymiş. Çünkü adamcağız haftanın her günü, hatta bazen haftasonları bile geç saatlere
Valla haklı Oblomov...
Bir akşam bir yerden gene geç vakit dönünce Oblomov'un bu gürültülü hayata itirazları büsbütün arttı. Hırkasını giyerken homurdanıyordu: — Bütün gün potinlerim ayaklarımdan çıkmıyor: Ayaklarıma karasular indi. Kanepeye uzandı: Sevmiyorum bu sizin Petersburg hayatını, vesselam! — Senin hoşuna giden hayat hangisi? — Herhalde bundan başka
Reklam
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
O içeri girer girmez Henry bana döndü. "Kusura bakma," dedi. "Aa, yok, olur mu?" dedim, utanmıştım. "Sadece bir karışıklık oldu. Parayı sana geri ödeyeceğim." Ellerini saçlarının arasından geçirdi, titrediklerini görünce çok şaşırdım. "Böyle bir şey yapacağı hiç aklıma gelmemişti," dedi öfkeyle. "Bu
"Bir grupta olunca insanların önünde bir şeyler sunman gerekiyor, değil mi? Benim... Her zaman kafamın bomboş olduğu söylenir. Ben de bazen öyle olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen ben kimseye bir şey sunamayacak kadar beceriksizim." Nedense söyledikleri sinirimi bozuyor. Bu da neydi? "Sen... Aptal mısın!? Dalga mı geçiyorsun? Kafanın bomboş olması mümkün olabilir mi? Bir şeyler sunmakta kötü müsün? Ben seni gruba davet ettim çünkü o gün söylediğin şarkı gerçekten kalbime dokundu. Sen... Canın böylesine yanıyorken... Nasıl böyle şeyleri söyleyebiliyorsun? Mafuyu... Yine bana o şarkıyı söyler misin? Ben de o şarkıyı seviyorum." Sanırım seninle tanıştığımdan beri darmaduman bir hâldeyim. Aa, lanet olsun... Canım yanıyor.
- Bir şey sormam lazım size: Ustanız var mı sizin? Ya da ustalarınız... - Çok... BBC dönemimde çok şey öğrendim. Kimden? - Mr.Mango'dan, Can Yücel'den, Feyyaz Kayacan'dan... Çok deneyimli ve çok kültürlü insanlardı. Ayrıca bizde de bu işleri yapanlardan hep bir şeyler kaptım. Tiyatroda kaptım mesela. Haldun Dormen'den mesela. Çünkü sahneyi çok iyi bilen adamdır. Vakko defilelerinde karikatür ustası Oğuz Aral'dan öğ­rendiklerim de çoktu. Ama bak, ben inandığım insanlardan, genç de olsa, bana öğreteceği bir şey varsa hiç çekinmeden alırım. He­le ilk zamanlarımda... Herkese sorardım. Hala sorarım. Ora­daki ses teknisyenine, onun yardımcısına... Perdenin kenarın­da duran delikanlıdan, içeriye kahve servisi yapan çocuğa ka­dar... Sahneden indiğimde onların söylediği ilk laflar çok önem­lidir. "Ağabey şu çok güzeldi" der biri. Halbuki ben öteki esp­rinin güzel olduğunu düşünürken "Aa demek o çok tutmamış" diye bir sonuç çıkarabilirim. Onun için ille usta değil, o ana ta­nık olan insanların fikirleri çok önemlidir benim için...
Sayfa 257Kitabı okudu
63 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.