Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sultan Abdülhamid bir yön gösterici, bir işaret levhası olarak yerinden hiç kımıldamadı ama ülkesi bu onsuz asırda uçurumlardan uçurumlara savruldu, üzerinden kaç buldozer geçildi hatırlamıyor, toprağı tipilerde yüzünü kaybetti, hangi yerli ve yabancı kasırgalarda örtüsüz ve çıplak bırakıldı, nice açgözlü tufanlarda boğulayazdı. Ama O orada hayatıyla mesajıyla, mücadelesiyle, "kurtlarla dans" ıyla dipdiriydi.
Sayfa 368Kitabı okudu
"Gerçeği"anlayamazsak nasıl olup da özgür olacağı?
Reklam
Bu ilk kriz değildir aramızdaki.Muhtemelen son kriz de olmayacaktır.
Haklı
Zira bir şehir, sadece 'yaparak' değil, yapılmış olanları koruyarak da gelişmişlik rütbesi kazanır. Bunu idrak edemeyen bir şehre 'Şehir', hele hele 'Büyük Şehir', sakinlerine de 'Şehirli' denilebilir mi?
Sayfa 289 - HümayunKitabı okudu
Ahh be Sultanım..
Soğuk ve sisli bir Şubat günü gittin, giderken bizide götürdün. Soğuk ama güneşli bir Şubat günü dönecek ve bizi kendimize getireceksin.
Sayfa 283 - HümayunKitabı okudu
Reklam
Tarih yeniden yazılmalı ama gerçek tarih...
Birde ertesi yıl, Sultanın 22 yıl önce satın aldığı bu savaş gemisiyle " Şapka giymeyeceğuz" diye direnen zavallı Rizeli köylülerin bombalatıldığını... Ah sultanım, yaramız pek derin... Hangisini deşsek " mendilimizden kam damlıyor."
Sayfa 233 - HümayunKitabı okudu
Baylar, biz hakikatı arıyoruz. Siz ise tarihten silah yontma derdindesiniz. Lakin biraz dikkat edin, ellerinizle yonttuğunuz silahlar bir gün kendi başınıza savrulmasın! Ezeli kaidedir zira: "Kılıçla gelen, kılıçla gider."
Sayfa 211 - HümayunKitabı okudu
Düşündürücü...
Savaş düşmana yenildiğin zaman değil, düşmana benzediğin zaman kaybedilir...
Sayfa 144 - HümayunKitabı okudu
Nitekim "Belge olmadan tarih yazılmaz", diye pes perdeden dersler veren biri, bu iddiasında neyi delil gösteriyor, biliyor musunuz? Daha önce kendisinden bahsettiğimiz Hanedan reisi Osman Ertuğrul Efendi'nin bir çocukluk hatırasını. Kendi- sine güya demiş ki, "Dedem Porto şarabı içerdi, hatta içtiğiyle yetinmez, şifadır diye bize de tattırırdı." Delil dediği bu. Hani "belge"si o zaman? Yok... Bir kere daha önce de gördüğümüz gibi Osman Ertuğrul Efendi'nin doğum tarihi 18 Ağustos 1912'dir. Onun görebileceği tarihlerde sabık Sultan Abdülhamid, Beylerbeyi Sarayı'nda hapistir. Kız evlatları ancak bazı bayramlarda, bir de çok özel izinlerle görüşebilirlerdi babalarıyla (yanlarında bazen torunlarının bulunduğu da olurdu). Özel doktoru Atıf Hüseyin Bey'in notlarından, ölümünden önce kızlarıyla yaptığı son görüşmenin 22 Temmuz 1917'ye rastlayan Ramazan Bayramı'nın 3. gününde gerçekleştiğini öğreniyoruz. Osman Ertuğrul Efendi eğer o gün dedesini görmüş ise -ki bu da kesin değil-, o sırada henüz 4 yaşını 11 ay geçmiş bir ufaklıktır. Bu durumda bacak kadar çocuğun şarabın markasını hatırlaması gibi bir hafıza mucizesi karşısındayız demektir. (O anı 90 küsur yıl sonra ayrıntısıyla hatırlaması da ayrı bir mucize sayılmalı değilmidir?) Nitekim kendisi eşinin bana gönderdiği emaillerde bu iftirayı reddetmişti
218 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.