Dolunay, ikiye ayrılmamış, geniş, ışıktan hacağıyla tam karşısında dikiliyordu. Kalabalık ağaç kümelerinin arasına indirdiği elleri, siyah yapraklarla bantlanmış gibi duruyordu. Gerçek bir ormanın abis kadar karanlık olması gerektiğini söylerdi eski insanlar. Burası hakiki bir orman değildi.