Sandık
Şekerli suya ekmek banan çocuklardık Ve tuza Yaralı pantolonlarla bilye peşinden koşan, Çamurda yuvarlanan, Düştükçe yuhalanan Kurbağalarla aynı gölette yüzen Aklı üç karış havada, Düşü gökyüzünde başıboş gezen çocuklar… Yanık bir türküde pişirirdi lor çorbasını annem Ve bir uzun havada susadıkça umuda, gözyaşlarını içerdi Acılar bir çay
Sayfa 35
Kuran kursları, ablalar, abiler, tarikatlar...
Bu çocuğun hayattan elini eteğini çekmeden önce onu tanımaya hakkı olduğunu, kendisine hiç danışmadan onu tüm günahlardan uzak tutmak bahanesiyle tüm sevinçlerden uzaklaştırmanın, cehaletinden ve yalnızlığından yararlanıp onda yapay bir ilahi tutku oluşturmanın bir insanı varlığın doğasını bozmak ve Tanrı'ya yalan söylemek anlamına geleceğini düşünüyordu.
Sayfa 178Kitabı okudu
Reklam
abiler,ablalar gözüm gibi baktığım yaralarım var kırağı düşmüş güller gibi naif ve kırılganlar
Sayfa 45 - Lakin yayıneviKitabı okudu
Dağ yollarında gördüğü, meşelerin arasında hemen gözden kayboluverenlerle, buradaki solcu abiler ve ablalar farklıydı. Buradakiler mahallenin girişinde ve çıkışında nöbet tutuyor, kapı kapı gezip kimin ne ihtiyacı olduğunu soruyor, memleketten gelen yeni bir tanıdığa gecekondusunu yapabilecekleri arsayı buluyor, arsa simsarlarinin eline düşen varsa, onları da kurtarıp mahallenin sınırlarını genişletiyorlardı. Abiler ve ablalardan bazıları, bazen eksilurdi. Kimse kalanlara sormazdı, eksilmeleri olağann karşılanırdı. Bu da büyüklerin arasında bir sır olmalıydı.
Sayfa 24 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
"Güle güle eski yıl. Hoş geldin yeni yıl," diyen güzel, bilgili, ağırbaşlı çocuklar, oğullarına tahta atlar, kızlarına güzel bebekler alan, türlü türlü oyuncaklar alan babalar var. Tornetleriyle, tenekeleriyle çöp bidonlarını karıştırıp cam toplayan, çinko, bakır, demir parçaları toplayan, topladıklarını ucuz ucuz hurdacılara satan, kefal içen, çıplak ayaklı, sıska çocuk resimleri hiç yoktur o alfabede. Hamallık yapan yorgun, çürümüş babalar, hizmetçilik yapmaktan eskimiş anneler, ablalar, falcılar, tufacılar, dilenciler hiç yoktur. Çıraklık yapan, kalfalık yapan, çöpçülük yapan pasaklı, hastalıklı dayılar, Gülistan Yengesi gibi otel temizlikçiliği yapan kadınlar hiç yoktur. Ali rıza Dayısı gibi kömür depolarında dolduruculuk, fabrikalarda işçilik yapan amcalar, abiler hiç yoktur. Su satan, gazete satan çocuk resimleri de yoktur. Çinçin'in, Yenidoğan'ın yoksul evleri, yıkılmamak için birbirine yaslanmış yoksul evleri, kömür toplayan kirli, hastalıklı, soluk yüzlü, şiş karınlı çocukları, bakımsız köpekleri, kedileri de yoktur. Hamallık yapan, kazandığı paraların bir kısmını ceviz oyununda kaybeden çocuk resimleri de yoktur. Daha doğrusu, o alfabeyi dolduran ne varsa, hepsi de yabancı, yadırgatıcı geliyor Mustafa'ya.
Saptıranlar, ah abiler ablalar ördüğünü başına geçirecek başları gözlerine kolaylıkla kestirenler, o başları bir bir bulanlar, ah hayata düşkün olmayanların ve kendini esirgemeyenlerin kokusunu sektirmeden alan burunlar, otlaktan en güzel kuzuyu seçenler, ah koyun gibi başlarını onlara tebessümle ve niye kırgın olduğunu bile bilmedikleri kırık bir tebessümle uzatanlar, ah o tebessümleri ovalayanlar, ah bıçaklar bilenirken öylece duranlar, ömrünüz bu kadar mı, bahar ve yaz bu kadar mı? Bu kadarmış.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.