“Değişmeyen tek şey değişim olduğundan, acaba insanlar, hayatta gerçekten tamamlayabilecekleri tek şey o olduğu için mi ölümü arzuluyorlar, diye düşünüyorum.”
Johann Wolfgang Von Goethe
"sen, bulamayacağı şeyleri arayan bir ahmaksın"
Genç Werther'in Acıları... Yıllar önce gerçekten kötü olduğum bir dönemde okuduğum, Werther'i gerçekten anlayıp onunla öldüğümü bile hissettiğim
o kitap. Çok garip bir sürü kitap okudum ama bazı anlar da okunan kitapların yeri çok farklı kalır, onlardan biriydi.
Boş bekleyişler, boşa kurulan hayaller , boşa umutlar her zaman insanın ömründen çalar. Ne bir düşmanı ne bir dostu boş umutlar ile beklememek lazım. Hayat akıp giderken boş bekleyişler sizi bir adım öteye götürmez sizden tek giden şey koskoca bir ömürdür. Drago'nun çaresizliği, kendi elleriyle yazdığı sonu, kabullenişleri, umudu olmayacak yerlerde araması, hayatta nerede durmak istediğini bir türlü çözmeyişi. Bunlar bana kendi hayattımda olduğum noktayı sorgulattı. Acaba düştüğümde kalktım mı yoksa hala düştüğüm yerde miyim diye düşündürdü. insanı sorgulatan, düşündüren bir kitap. Kısacası
Tatar Çölü İnsanın hayatını bir ego ve istek uğruna boşuna harcamasının güzel bir örneği. Dehşetle okumanızı tavsiye ederim.
Nasıl güzel bir kitap! Nasıl dokunaklı, insanın içine işleyen bir hikâye… Daha ilk sayfada sürükleyiciliği ile içine çekiyor okuru. Kitap, bir ailenin her bir ferdinin okura iç dökmesi olarak biçimlenmiş. Kitapta ne kadar karakter varsa hepsinin en gizli sırlarına, en derin düşüncelerine tanıklık ediyorsunuz. ‘Acaba sonraki sayfada ne olacak? Kim ne düşünüyor?’ dedikçe elimden bırakmadan okuyup bitirdim. Şermin Yaşar, duyguları o kadar başarılı şekilde yansıtmış ki okurken iç çekmeden, gözyaşı akıtmadan, başınızı sayfalardan kaldırıp duvarlara bakarak düşünmeden yapamıyorsunuz. Kitabın aynı zamanda eğlenceli, güldüren bir dili de var. Bir cümleyi okurken gülümseyip iki cümle sonrasında kendinizi bir anda ağlarken bulabilirsiniz. “İyi ki okudum.” ve “Mutlaka okunmalı.” dediğim kitaplardan biri oldu.
Suç kralı diye anılan bir mahkûm ile onun başarılı avukatının imkânsız diyebileceğiniz hikayesini okumaya hazır mısınız? Ama şunu unutmayın ki bu yolda imkânsızlıklar imkân dahilinde. BL ise bizi tek bir amaca doğru götürüyor. Özgürlüğümüze... :)
*
Sene 2027.
Ülkede artık yasalar değil, Krallık’ın koyduğu kurallar geçerlidir ve o kurallar
Sahicilik hâli aslında, sözü ortama göre eğip bükmemek, kendin olma cesaretini gösterebilmek, kalabalığın sürüklediği yere doğru akıp gitmemek, tek başına, kendi yörüngemizde kendimiz dönebilmek, hayallerimize ve değerlerimize sahip çıkmak ve bir içsel bütünlüğe ulaşmak demek. Yığıtlik, insanın kendi hakikatine sadık olmasında, dürüstlük ve şeffaflık gösterebilmesinde saklı. Bizi aşan büyük bir ülkünün peşinde miyiz, yoksa kendi benliğimizin peşinde mi? Acaba düşmanlığımız ve dostluğumuz sadece kendi nefsimiz için mi? Dünyayı hakkını vererek yaşayacağımız bir yer olarak mı görüyoruz, yoksa performans sergileyeceğimiz bir tiyatro sahnesi olarak mı? Bazı insanlar sadece oynuyorlar, duruma göre şekil alıyorlar. Hayatlarının bir tutarlılığı ve bütünlüğü yok. Bütün yorgunluğumuz, kendi içimize giden yolu yürüyememekten kaynaklanıyor. Oyuncu benliklerimizin sahici benliklerimizi gizlememesi lazım. İşte şahsiyetli olmak, iç bütünlüğe ve tutarlılık duygusuna sahip olmakla alakalı gibi geliyor bana
"...insan bazen yabancı biriyle konuşurken kendisini tanıdıklarıyla olduğundan çok daha özgür hissediyor. Neden acaba?"
"Muhtemelen bir yabancı bizi olmamızı istediği gibi değil de olduğumuz gibi gördüğü içindir."
Sayfa 212 - Kırmızı Kedi Yayınevi / Dördüncü Basım: Haziran 2022 / Özgün Adı: La sombra del viento / İspanyolca Aslından Çeviren: İdil DündarKitabı okuyor
Gözleri hayattan bıkmış, "kendine rağmen" e dönüşmüş bir kabuklanmanın içine hapsolmuş, çıkış yollarını yitirmiş bir kimliğin yardım çağrısı gibi bakıyor beni bu durumdan kurtar der gibi bir hali var, bana öyle geliyor ki, çağrıya elimi uzattığım anda kabuk, korkunç incelmiş bir şiddetle, beni bildiğim her şeyden kuşkuya düşeceğim bir boşluğa itecek, kendimi, çöller, bataklıklar geçen, dönüş yolları belirsiz bir yolculuğun içinde bulacağım..