Hastaneler hastalık, mektepler cehalet, mahkemeler zulüm, piyasalar yoksulluk üretiyor.
Eğer insanın bir ortam olduğu kabulünden yola çıkılsaydı veya en azından son üç yüz yılın hümanizma hummasına yol açan "tek dünyalı" sapkınlık önlenebilseydi acaba günümüzün dünyası güllük gülistanlık mı olacaktı? Elbette hayır. Ama hiç olmazsa insanlar işleyen sistemin dışına kaçabilecek bir alan bulmakta zorluk çekmeyecekler, dostluklarından teselli bulabildikleri veya bilgisine başvurduklarında direnç kazanabildikleri benzerlerini kaybetmeyeceklerdi. Korunacak ortamın kendilerini hapseden şartlar değil, kendilerine hakikattan bir pay sunacak ortam olduğunu göreceklerdi.
Bir an önce kınadıkları Nermiye'yi şimdi hep birden mesut buluyorlardı. Şu insanlar ne tuhaflar; başkalarının saadetlerini görerek kendilerini bundan mahrum buldukları için mi acaba, bu kınama ve ayıplamaları haset ve hırçınlıklarından mıdır?
"Toplumumuz bize "kim olduğumuz ve ne olmamız gerektiği" konusunda yol gösteremeyince geriye kendimizi aramak kalıyor. Dört yanımızı çeviren belirsizlik çemberiyle karşı karşıya kalmak "Acaba iç dünyamda sırtımı yaslayabileceğim bir dayanak var mı?" sorusunu sormak için yeterli bir mazeret."
Acaba uğruna onca masum kanın döküldüğü, onca suçun işlendiği eşitlik bu mu ? Acaba milletler, sadece "eşitlik " kelimesinin sesiyle çocuklar gibi mutlu olabilir mi ?
Bugün sokakta yürürken ben yaşlarda bir kız "Baba!" diye seslendi. O an kalbimin sızısını hissettim. Bi anda bi yıldır hiç "Baba" diye seslenemediğimi hatırladım. Acaba o kız o küçücük sıradan olan anda, 1 kelimede ne kadar şanslı olduğunun farkında mıydı? Ve bugün yine anladım ki bir kızı sadece babası yaralayabilir ve bir tek
"İyi geceler" i ortalama ve altı olanlara bıraktım. Öncesinde ailemmiş gibi bağ kurduklarıma"Cici geceler ve kendine cici bak." diyordum. Şimdi ise "Mutlu ve hayırlı gecelerin olsun." veya "Mutlu ve umutlu gecelerin olsun." diyorum.
Bir ara nenemi geçirirken sesli fısıltıyla "Mutlu ve hayırlı gecelerin
"Ahmet'im gittiği zaman bu ağaçları kendisi dikmişti. Şimdi meyve veriyor! Acaba gelip bu meyvelerden yiyecek mi?"
Bu feryat, Yarının Adamı'nın ağırına gitmişti.
Gaflet ve kıt akıllılığın işaretlerinden biri, kaçınılmaz ve mutlaka gerçekleşecek olanı ihmal edip bir yana bırakarak, acaba olacak mı olmayacak mı diye gelecek kaygısına düşmektir.