İlkokula başlamıştım ve okuldan nefret ediyordum. Okul servisinin ön kapısından girip arka kapıdan kaçıyor ve eve gidiyordum :) Derken üç arkadaş bir eve saklandık karar kesindi: "O gün okula gidilmeyecekti . " Şoför fark edip onları almadan gitmem demiş ve her yerde aranıyoruz. Halam bizi buldu. Bağıra çağıra servise bindik ve ben yine
Râci, aynalı baba'ya sorar: "örneğin ben şimdi varım, yarın yok olacağım.Bu ikisi arasında fark yok mu?" Aynalı cevap verir: "Vay! sen varsın ha?! Acaba var mısın gerçekten? A'mâk-ı Hayâl
Reklam
Einstein'in eksiğini bulan Türk profesör
OKUDUM, ÜZÜLDÜM, UTANDIM Adını bilmediğimiz daha ne Cevherlerimiz Vardır .. Bir ülke bir millet nasıl cemaatleşir ve köleleşir?!. Yıl 1936… Denizli’nin Acıpayam İlçesi’nde görevli bir grup öğretmen havanın güzelliğinden faydalanıp pikniğe gittiler… Şahane doğanın kucağında eğlenirlerken keçilerini otlatan küçük bir çobanla karşılaştılar;
Bizler de diyebiliyormuyuz acaba :)
"Senin yaptığın yanlış, böyle şey olur mu? Sana yakışmıyor," demek yerine, "Aynı durumda olsan sen de yapardın aynı şeyi," diyebiliyorum kendime.
unut demek kolay gel bana sor bir de, unutamıyorum işte unutamıyorum, bir şey var şuramda beni kahreden, şuramda tam yüreğimin üstünde, çakılı duran bir şey var, elimde değil söküp atamıyorum. dalıp dalıp gidiyor gözlerim derinlere, kimi görsem biraz sana benziyor, seni hatırlatıyor şu bulut, şu gökyüzü, şu kayalıkları döven deniz, şu hüzünlü
Beyefendi yirmi senelik bir evlilik yapıyor. Hanımefendinin her kadın gibi eşinden bir beklentisi var. "Canım," diyor, "bana çok sevdiğini söyler misin?" Eşi ise her seferinde erkeklerin klasik cevapları ile geçiştiriyor. "Davranışlarımdan anlaman lazım. Dilim ile söylememe ne gerek var?" diyor. Derken yirminci senesinde kadın bir rahatsızlık geçiriyor ve kanser teşhisi konuyor. "Bu sevgi konusu bir yara gibi içimi kemirmeye başladı." diyor adam, "Ona sevgimi söylemem gerekiyordu. Gittim bir çiçek aldım. Odaya girdiğimde uyuyordu. Gözlerini açtı, çiçeği görünce mutlu oldu. İlk defa söyleyeceğim hayatımda bunu, kafamı eğdim, 'Seni çok seviyorum.' dedim. Eşim bir anda canlandı, gözlerini sonuna kadar açtı, doğruldu, 'Ne dedin sen?' dedi bana. Ben o an ümide kapıldım, 'Acaba eşim düzelecek mi?' diye. O kadar teessüf ettim ki kendime. 'Acaba ben bu sözcükleri söylemediğim için mi eşim hasta oldu?' diye kendimi suçladım. Aradan birkaç ay geçti. Artık vefatına günler kalmıştı. Şöyle dalgın bir şekilde bana, 'Ben bu hastalığı çok sevdim.' dedi. 'Neden canım?' dedim, 'Bu hastalık olmasaydı ben o sözcükleri duyamayacaktım ki.' dedi. İşte o zaman ben yıkıldım hocam." dedi bana Beyefendi. Sözlerini şöyle bitirdi; "Ne olur hocam benim hatıramı herkese anlatın."
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.