demeet
demeet
@acemkizi
Adı bende gizli bir adamdı İstanbul...!
Nasıl kelimelere dökeceğimi bilmiyorum.Kitabı çok beğendim fazlasıyla duygu yüklü bir kitaptı.Öfkeyi,sevgiyi,kırgınlığı,nefreti bir arada yaşadım.Yazarın anlatımını çok sevdim çok akıcı bir dili var.
Kitabın konusuna gelirsek;
Roman, 20 yıl arayla doğmuş yıllar sonra hayatları iç içe geçmiş olan Meryem ve Leyla'nın etrafında dönüyor.İkisinin hikâyesinin yanı sıra 30 yıllık Afgan tarihi anlatılıyor.Sovyet istilası,Taliban,açlık,savaş,kuraklık...30 yıllık ve halâ devam eden bir acı.Ayrıca çocuk yaşta evliliği kadına şiddeti ve kadına uygulanan yaptırımlara da hikâyesinde yer vermiş yazar.Meryem ve Leyla'nın kişiliklerinin güzelliği ve güçlü yapılarıyla sanki savaş yıkımının içerisinde gizlenmiş elmas gibiydi.O evde yaşanılanları okumak güç.Raşit'ten nefret edecek Leyla ve Meryemi o hayattan çekip kurtarmak isteyeceksiniz.
Bin Muhteşem Güneş,şaşırtıcı derecede güzel,derin ve zengin bir hikâye.Yıkım ve kayıp,aynı zamanda umut ve sevgi.Benim için unutulmaz bir serüven oldu.Kesinlikle okumalısınız
(Kitapla ilgili hiç alıntı paylaşmadım çünkü bana göre hikayedeki her olay her cümle altı çizilecek derecede değerliydi)
Reader Follow Recommendations
Masumiyet Müzesi” tamamen farklı bir şekilde kaleme alınmış. Gayet açık, sade, anlaşılır ve konuşma dili kullanılmış. Cümleler kısa ve net… Okurken okuyucu hiç sıkılmıyor. Anlatılmak istenileni bir çırpıda anlıyor… Birinci tekil ağızdan anlatılan romanın son bölümünde anlatıcı, yerini yazara bırakmış. Roman sonunda, anlıyoruz ki, baştan sona kadar, roman kahramanı başından geçen olayları, yaşadıklarını, hissettiklerini yazara anlatıyor. Yazar da uzun bir araştırmadan sonra romana hayat veriyor. Ve olayları ardı ardına sıralayarak kahramanının ağzından anlatıyor. Yer yer geriye dönüklerle veriliyor olaylar…Çekilen acı ve melankolide bile bulunan hazzın en iyi anlatımı diyebilirim bu kitap için. Orhan Pamuk gerçekten ana karakterimizin acısını, kederini o kadar iyi ve ayrıntılı anlatmış ki, kitabı okurken hissettiğim empatiye ve kedere bende çok şaşırdım. Bu kitapla ilgili zor anlaşılan şeyde Kemalin çektiği acılara rağmen son anda bile hiç pişman değilim demesidir. Benim de aşk mı saplantı mı diye ikilemde kaldığım bir eserdi.Ama tek kelimeyle mükemmel bir kitap benim hayatımdaki yeri hep farklı kalacak olan bir eser.
ELA GÖZLÜ PARS
Ela Gözlü Pars Celile, iki cenahtan paşa kızı, paşa torunu olan, olağanüstü güzelliği ve hayatıyla dikkat çeken,Osmanlı sarayının en güzel kız çocuğu,zaman içinde İstanbul, Paris ve Roma sosyetesinin en gözde genç kadını,saray ressamı Fausto Zonaro’nun öğrencisi ve adını resim sanatına altın harflerle kayıt ettiren Osmanlı Devletinin ilk kadın nû ressamı,Yahya Kemal Beyatlı'nın sevgilisi ve hepsinden önemlisi ünlü şair Nazım Hikmet'in annesi Celile'yi anlatan müthiş bir roman.
Celile Uğuraldım(soyadı kanunu ile aldığı soyad),gerçek bir saray hanımefendisi, pervasız bir aşık ve ele avuca sığmaz bir eylemci.Özel hayatına sessizce giriyor,yaşadıklarını kendinizi onun yerine koyarak okuyorsunuz.
1902 yılından başlayan ve 1950 yılına kadar yaşanan bütün tarihsel olaylar,gerçeğe bağlı kalınarak anlatılmış.Okurken zaman tünelinde bir tarihsel yolculuk yapıyor hissine kapılıyorsunuz.
416 sayfa olmasına rağmen bir solukta okunan, Osman Balcıgil’in kaleminden çıkma Ela Gözlü Pars CELİLE kitabını çok beğendim ve henüz okumayanlar varsa mutlaka okumalarını tavsiye ederim.
